Francisco José De Goya: Toplumun Ruhuna Açılan Bir Pencere

Francisco José De Goya: Toplumun Ruhuna Açılan Bir Pencere

İspanya’nın o dönemdeki gölge dolu sokaklarında yürüyen bir adamın hikâyesi sanat tarihinde yankılanır: Francisco José de Goya y Lucientes.

Halit Furkan Çevik

Francisco José de Goya y Lucientes ismi, zamana karanlık ve tutkulu bir şekilde damgasını vurmuş bir ressam. Goya, ışık ve gölge oyunlarıyla tarihin ruhunu tuvaline taşıyan isyankâr bir sanatçıydı ama hikâyeleri, zengin ve çarpıcı tonlarıyla sanat literatüründe eşsiz.

Goya’nın hayatından sıkça bahsedilen hikâyeler arasında, asil kişileri övmek yerine halkın günlük yaşantısını olduğu gibi çizmeye olan ilgisidir. Resimlerinde şölenler, kutlamalar ve topluluğun âdetleri gerçek ve doğal bir şekilde yer bulmuş, ihtişamlı asil resimlerinden ayrı bir yere konumlanmıştır.

Hayatında karşılaştığı çatışmalar, sadece dönemin politik ve dinî baskılarıyla sınırlı değildi. Kişisel acılar ve sağlık sorunları da onun eserlerine yön verdi. İşitme engeli ve çeşitli hastalıkların getirdiği izolasyon, onun iç dünyasının daha da derinleşmesine ve “siyah tablolar” serisindeki gibi karanlık, kasvetli temalarla dolu eserler üretmesine yol açtı.

Buna rağmen, Goya’nın problemleri aşma yöntemi, daima sanatı olmuştur. Bu yalnız yolculukta, dehşet ve merakla dolu bir dünya yaratmış ve her tuvaliyle, insanlık durumunun sınırlarını zorlamıştır. Bu yüzden Goya, sadece bir ressam değil, aynı zamanda bir hikâye anlatıcısı, bir düşünür ve bir duygular tercümanı olarak anılır.

ENGELİ SANATINDA DERİNLEŞTİRDİ

Yaşamındaki dönüm noktaları, sanatını derinden etkileyen sinir krizlerine yol açmıştı. 1793 yılında ciddi bir hastalığın ardından ortaya çıkan işitme engeli Goya için böyle bir noktaydı. Aniden sessizliğe itilen ressam, resmi portre resimlerinden uzaklaşarak kendi içsel, daha karanlık vizyonlara döndü. Bu dönem, “Pinturas negras” (Kara Resimler) olarak bilinen rahatsız edici resimler serisini yarattı. “Quinta del Sordo” (Sağırın Malikanesi) olarak bilinen kırsal evinde, Goya ruhunun derinliklerine baktı ve bugün bile bağlayıcı ve zorlayıcı olan bir dizi görüntü bıraktı.

Bu dönemde, toplumsal eleştiriden kişisel, neredeyse varoluşsal bir sorgulamaya doğru bir dönüşüm de gözlemleniyor. Eserleri giderek yabancılaşma hissi ve insanın varoluşuna dair kasvetli bir bakışla domine edilmeye başladı. Bir zamanlar dış dünyanın bir tanığı olan Goya artık kendi “iç şeytanlarının kronikçisi”ydi.

TEKNİKSEL ÇEŞİTLİLİĞİ

Goya’nın teknikleri, yakaladığı duygular kadar çeşitliydi. Işık, gölge ve renklerin dinamik uygulamasıyla oynamayı sevmiş, derinlik ve gerçekçilik yaratmak için sürekli yenilikler yapmıştır. Serbestçe fırça kullanımı ve çeşitli malzemelerle oynayışı, dokularını neredeyse dokunulabilir kılmış, siyahı kullanma şekli ise onun daha sonraki eserlerini karakterize eden zengin kontrastlar yaratmıştır. “Los desastres de la guerra” (Savaşın Felaketleri) serisinde, savaşın absürtlüğünü ve dehşetini sergilemek için aquatinta tekniğinin ustasıydı.

Onun bıraktığı derin iz sadece tablolarında ve baskılarında değil, aynı zamanda insanlığı acımasız bir dürüstlükle yansıtan cesur hayata bakışında da kök salmıştır. Goya’nın izlerini sürenler sadece bir sanatçının peşinde değil, yüzyıllar boyunca yankılanan insan durumu hikâyelerinin bir anlatıcısının izini sürer. Onun sanatı zaman kapılarını geçip insan doğasının kalbine doğru bakmaya davet ediyor. Meraklıları için bu macera, hepimizin içinde taşıdığı huzursuz gölgelerle yüzleştirici bir yolculukla ödüllendiriyor.

ETKİLENDİĞİ SANATÇILAR

Sanatsal yolculuğuna damga vuran isimler arasında Rembrandt ve Velázquez bulunuyor. Rembrandt’ın karanlıkla oynayışı, şaşırtıcı ışık kullanımıyla karakterlerini sahnede adeta şarkı söyletirken, Velázquez’in detaylara olan ustalığı ve soyluluğun derinliklerine gömülmüş gerçekler, Goya’nın gözlemlerini biçimlendirmişti. Bu etkileşimler, Goya’nın kendi döneminin görsel dilini, “Las Meninas” (Meninalar) gibi eserlerden ilham alarak, kendi anlayışıyla yeniden yorumlamasını sağladı.

Goya’nın sanatının ve hikâyesinin daha da geniş bir kitleye ulaşmasının önemi büyüktür. Dönemin diğer önemli sanatçılarıyla ve onlardan aldığı ilhamla birlikte Goya’nın da eserleri, gelecek nesiller için sanat, ifade ve insani durum üzerine düşünmek için paha biçilmez bir kaynaktır.

Sanatının zirvesine çıkarken, Goya’nın da zamanının tartışmalı olaylarını yaşadığı biliniyor. Sert ve cesur ifadeleri nedeniyle kiliseyle ve politik güçlerle sürtüşmeler yaşadığı söylenir. Goya bu darboğazları, içsel dünyasına dönerek ve duygularını sanatına aktararak aştı. Her bir fırça darbesiyle, karşılaştığı zorlukları tuvaline yansıttı; bu onun yaratıcılığını derinden etkileyen bir süreçti.

Francisco de Goya, yaşadığı çağın zorluklarını sadece başarıyla aşmakla kalmayıp, aynı zamanda Velázquez ve Rembrandt gibi ustalardan ilham alarak yarattığı cesur ve sarsıcı eserlerle insan ruhunun karanlık ve parlak yönlerini gözler önüne seren, zamanın ötesine seslenen eşsiz bir sanat vizyoneridir.