Aile Bağlarını Kurmak
Yüce Allah, varlıkların en değerlisi olan insanı, erkek ve kadın olarak farklı cinsiyetlerde dünya hayatına göndermiştir. Birbirlerine eş olmaları huzurlu bir yuva kurmaları için aralarında kuvvetli bir muhabbet ve merhamet bağı var etmiştir. Kısacası aile olmak veya aile bağlarını kurmak dinimizin bir vecibesini yerine getirmek anlamına gelir.
- AİLE
- 27 Eylül 2024
Zeynep Akpınar
Allah Teâlâ iyilikte kadın ve erkeğin yardımlaşacakları ve kendilerini güvende hissedecekleri bir aile ortamı lutfetmiştir. Bunu bizlere ayette belirterek şöyle buyurmaktadır: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun varlığının ve kudretinin delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.”
Huzur bulasınız diye ayette tarif edilen “Aile”nin tanımı:Erkek ve kadının meşru bir evlilik ile kurduğu yuvadır. Kan, soy, evlilik, hukukî birliktelik ya da evlat edinme bağları ile birbirine bağlı yakın insan ilişkilerinden oluşan ve nesiller boyu devam eden bir sosyal etkileşim ağı ve aynı zamanda bir sosyal kurumdur. Bir başka ifade ile aile, aralarında soy ve kanbağı olan bireyler arasında kuşaklar boyu süren bir etkileşim ağıdır.
AİLE, HEPİMİZ İÇİN ÖZELDİR
Aile, hepimiz için özeldir. Ancak onu özel kılan nedir? En başta şefkat, güven, paylaşma, dayanışma gibi güçlü duyguların kaynağı olmasıdır. Aileyi hepimiz için değerli kılan da işte bu özelliklerdir. Elbette her ailenin kendine özgü farklı özellikleri olduğu gibi birbirine benzer yönleri de vardır. Bu benzerlikler daha çok toplumsal yapıya ve değerlere aittir. Asıl huzuru yakalamak ise sağlıklı bir aile yapısını kurmak ve korumaktır. Sağlıklı aile ise hak ve sorumluluk dengesinin kurulduğu adil ve ödül ile yaptırım gücünün yaşandığı yuvadır.
Ayrıca aile sağlığını korumak, aile mutluluğunu korumak demektir. Bu her zaman çaba gerektirir. Sağlıklı bir aile hayatı tüm aile bireylerinin birlikte gösterdikleri çaba ve destekle ancak mümkündür.
Aile Bağlarını Kurmak
Bunun için aile içi rollerde bireyler hak ve sorumluluk dengesini kurduklarında birbirlerini oldukları gibi kabul ederler.
• Birlikte zaman geçirirler.
• Birbirlerine bağlılık hissederler.
• Birbirlerinin varlıklarından mutluluk duyarlar.
• Çatışmalarını çözümleme konusunda başarılıdırlar.
• Birbirlerine ilgi ve sevgiyle yaklaşırlar.
• Birbirlerini takdir ederler.
• Fikirlerini ve duygularını birbirlerine rahatça ifade edebilirler.
HAK-SORUMLULUK DENGESİ HAKİKİ HUZUR DEMEKTİR
Aksi takdirde sorumluluk ve fedakarlıklar eşlerden birine tek taraflı yüklendiği ailelerde hoşnutsuzluklar ve problemler yaşanır. Sağlıklı ailede ise hak-sorumluluk dengesi yani biz ve ben dengesi kurulduğunda hakiki huzur yakalanır. Çünkü aile bir toplumun temel taşı ve en önemli kurumudur. Bu kurumun sağlıklı olması toplumun sağlıklı olması demektir.
Elbetteki eşlerin aile hayatında birbirlerine ihtiyaçları da vardır. Bu nedenle aile kelimesinin kökü “destek ve dayanak” anlamına gelir. Birini çekince diğerinin kendi başına ayakta durmasının mümkün olmadığı vurgulanmaktadır. Bunlar birbirlerine sevgi ve güvende, ilgi ve destekte, çocukları eğitip büyütmekte, sosyal alanda birliktelikte, kendilerini geliştirmede, maddi dayanışmada, manevi değerlere sahip çıkmada, direk ve açık iletişim kurmada, ev işlerini paylaşımda, düzen uyum ve aile birliğinin devamında, birbirlerine her daim ihtiyaçları vardır. Nitekim Efendimiz bizlere örnek bir eş olarak pratik uygulamasıyla uyum ve ahengi göstermiştır. Hz. Peygamber (s.a.v.)“Sizin en hayırlınız ailesine en güzel şekilde davranandır. Ben, aranızda ailesine en güzel davranan kişiyim.” diye buyurmuştur.
AİLENİN ÖNEMİ BÜYÜKTÜR
Aile içinde yaşamak her yaştan insana güven ve mutluluk aşılayan bir nimettir. Sıcak bir yuvanın tadını, dertlere derman olan müşfik elini, hayata anlam katan desteğini başka hangi nimet karşılayabilir ki?
Aile hayatını sağlam temeller üzerine bina eden eşler sadece bu dünyada değil, ahirette de saadete kavuşacak ve birbirini cennete taşıyacaktır. İlk ailemiz Hz. Âdem’in Hz. Havva ile kurduğu yuvadır. Aile, dünyaya gelmenin eşiği, insan olmanın beşiğidir. Ayrıca aile olmak sadece aynı çatı altında yaşamak değildir. Aile aynı zamanda bir duygu, ideal, umut ve fikir birlikteliğidir. Eşlerin birbirine dost olması iyilik ve takvada yarışmasıdır. Birbirini anlamasıdır. Cengiz Aytmatovun dediği gibi “İki insan birbiriyle tam bir uyum içinde yaşarsa konuşmadan ya da yarım sözcüklerle bile anlarlar birbirlerini.”
Aile olmak, Rabbimizin rızasına uygun bir hayatı birlikte yaşamaktır. Sevinci ve kederi, varlığı ve yokluğu paylaşmaktır. Her türlü meşakkati beraberce göğüslemek, vefakâr bir eş, sâdık bir yâr, merhametli bir ebeveyn, salih bir evlat olmaktır.
Sadece aile kurmak değil, mühim olan aile kalabilmektir. Ailesinin değerini bilmek ve kurduğu yuvayı koruyabilmektir. Bu kadın-erkek farketmeksizin her müslümanın vazifesidir. Aile kalmak ise eşlerin birbirini örtü misali setretmesidir. Her türlü kötülükten muhafaza etmesi, tufanlarda birbirlerine liman olabilmesidir. Biri durgunluk çölünde kuruduğunda diğeri sevgi suyunda yeşertebilmesidir. Sevgi kırıntılarına muhtaç etmeden ilgi ve sevgide bütünleşmesidir. Rabbimiz, “Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz.” buyurmuştur. Aile kalmak aynı zamanda yuvayı tehdit eden hata ve kusurları terk etmeyi gerektirir. Mümin ailesi içinde hoşgörülü ve affedici olmaya, sabırlı ve sebatkâr davranmaya gayret eder.
Peygamberimiz buyuruyorki: “Mümin bir kimse mümine olan eşine nefret beslemesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse de hoşlanacağı bir huyu mutlaka vardır.” Kimsenin mükemmel olamayacağını, mükemmelliğin Allah’a mahsus olduğunun mesajını bizlere öğretmektedir.
HUZUR SORUMLULUKLARI YERİNE GETİRMEKLE OLUR
Huzurlu bir aile de kalmak ancak kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle her bir aile ferdinin sorumluluklarını yerine getirmesiyle ve en az kendi hakları kadar diğerlerinin haklarını da gözetmesiyle mümkündür. Her hâl ve şartta kendi menfaatini değil ailenin faydasını düşünmeyi gerektirmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi kişiye günah olarak yeter.” buyurarak sorumsuzluğun vebalini de bildirmiştir.
AİLE İÇİ BAĞLARI PEKİŞTİRMEK GEREKİR
Aile içi bağlarımızın pekişmesi için vazifelerimiz vardır. Aile bağları ne kadar güçlü olursa aileyi oluşturan kişiler de zor zamanlarda o kadar güçlü olurlar. Aile bağları adeta mutluluk ağlarıdır. Onları ilgiyle itina ile ilmek ilmek örmek gerekir. Aile, yaz gününde hararetten içi yanan insanın içini ferahlatacak serin bir su gibidir. Yolda yürürken gölgesinde dinleneceği bir çınar gibidir. O çınar bazen baba, bazen anne, bazen kardeş bazen eştir.
Hayattaki en büyük zenginlik mutlu bir aileye sahip olmaktır.