Hollanda’da Yahudi Karşıtlarının Çifte Vatandaşlıktan Çıkarılması Teklif Edildi
Hollanda’da aşırı sağcı koalisyon hükümeti, antisemitizm suçuna karışanların çifte vatandaşlıklarının iptal edilmesi için yasa çıkarılması çağrısı yaptı.
- GündemHOLLANDA
- 15 Kasım 2024
Hollanda’da aşırı sağcı koalisyon hükümetinin “antisemitizm” suçuna karışan çifte vatandaşların, Hollanda vatandaşlığının iptal edilmesi yönündeki çağrılarına karşı çıkan Denk Partisi, böyle bir uygulamanın “ırkçılık” olacağı uyarısında bulundu.
Hollanda’da UEFA Avrupa Ligi kapsamında başkent Amsterdam’da 7 Kasım’da oynanan Ajax-Maccabi Tel Aviv maçı öncesi ve sonrasında İsrailli taraftarların başlattığı şiddet olaylarının ardından, parlamentoda yapılan oturumlarda gündeme gelen vatandaşlıktan çıkarma teklifine tepki geldi.
“Irkçı Bir Yasa”
Aşırı sağcı koalisyon hükümetinin, antisemitizm gibi suçlara karışan çifte vatandaşların vatandaşlıktan çıkarılmasını öngören yasa çıkarılması yönündeki çağrılarına ilişkin muhalefetteki Denk Partisi Meclis Grup Başkanı Stephan van Baarle, “Bu ırkçı bir yasa. Çünkü sadece Hollanda vatandaşlığına sahip biriyle çifte vatandaşlığa sahip birine farklı şekilde muamele edemezsiniz.” dedi.
Van Baarle, yaptığı açıklamada, “ırkçı ve İslam düşmanı lider” Geert Wilders’in liderliğindeki Özgürlük Partisinin (PVV) başını çektiği, Dilan Yeşilgöz liderliğindeki Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) ile Yeni Sosyal Sözleşme Partisi (NSC) ve Çiftçi Vatandaş Hareketi (BBB) partilerinden oluşan aşırı sağ ağırlıklı hükümetin, suç işleyen kişilerin vatandaşlıklarını iptal etmek üzere koalisyon anlaşması yaptığını belirterek, “Bu, ayrımcı bir yasa. Elimizdeki tüm parlamenter araçlarla, bununla sonuna kadar mücadele edeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Amsterdam’daki Olayları Kullanıyorlar”
Van Baarle, aşırı sağ partilerin Amsterdam’daki olayları kendi siyasi gündemleri için kullandıklarını belirterek, “Geert Wilders’in PVV’si, Dilan Yeşilgöz’ün VVD’si ve diğer partilerin, çifte vatandaşlığa sahip kişilerin pasaportlarını ellerinden alma ve çok sert bir entegrasyon politikası uygulama planları zaten vardı.” dedi.
Van Baarle, “Amsterdam’daki olayları Hollanda’daki Müslüman nüfusu ve göçmen kökenlileri toplu olarak suçlamak için kullanıyorlar. Bu siyasetçilerin, tartışmaları sadece yabancı düşmanı, ırkçı ve İslamofobik gündemlerini uygulamak için kullandıkları çok açık.” değerlendirmesinde bulundu.
“Hollanda’da Ne Zaman Bir Şey Olsa Müslümanlar Suçlanıyor”
PVV lideri Geert Wilders’in İslamofobik söylemlerine dikkati çeken Van Baarle, “Geert Wilders’in iklim değişikliğini bile göçmenlere ve Müslümanlara bağlayacağı anı bekliyorum. Hollanda’da ne zaman bir şey olsa, İslam’ı ve Müslüman kökenli insanları suçluyor.” dedi.
Yasanın asıl amacına ilişkin Van Baarle, “Bu sadece yabancı düşmanı ve ırkçı bir gündemi uygulamanın başka bir yolu. Aşırı sağdaki bu kişiler, Müslüman ve göçmen kökenli insanların mümkün olduğunca fazlasını Hollanda’dan çıkarmak için her şeyi yapmak istiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“Irkçılık Anketlerde Ödül Getiriyor”
Van Baarle, koalisyondaki diğer siyasi partilerin de Wilders’in söylemlerini benimsediğini belirterek, ” Ne yazık ki diğer siyasi partiler, anketlerde kaybetme korkusuyla parlamentoda yabancı düşmanı, ırkçı ve İslamofobik söylemleri dile getiriyor. Son seçim sonuçlarını ve PVV’nin Hollanda’da en büyük parti olduğunu gördüler. Irkçılığın anketlerde ödül getirdiğini, İslamofobi’nin anketlerde ödül getirdiğini ve bunun seçim sonuçlarında karşılık bulduğunu görüyorlar.” ifadelerini kullandı.
Koalisyondaki parti liderlerinin popülist hesaplar yaptığını anlatan Van Baarle, “Anketlerde başarı elde etmek için Hollanda’daki Müslüman nüfusun haklarını kısıtlamaya kadar gitmeyi göze alıyorlar.” dedi.
“İsrailli Taraftarların Irkçılığı Görmezden Geliniyor”
Van Baarle, Amsterdam’daki olayların geniş bağlamının görmezden gelindiğini belirterek, “İsrailli taraftarların Amsterdam’da söyledikleri korkunç ırkçı ve soykırımcı şarkılardan bahsetmiyorlar. Irkçılıklarını görmezden geliyorlar. Filistin sembollerinin korkunç şekilde tahrip edilmesini ve Filistin bayraklarının yakılmasını görmezden geliyorlar. Sadece hikayenin bir tarafına odaklanıyorlar.” diye konuştu.
Maccabili taraftarlar arasında Gazze’deki soykırıma karışan İsrailli askerlerin de bulunduğunu söyleyen Van Baarle, “Soykırım tatilindelerdi. Normalde hukukun üstünlüğünü savunduklarını söyleyen sağ partilerin, İsrail askerlerinin Amsterdam halkını terörize etmesine izin vermeleri korkunç.” ifadelerini kullandı.
Filistin Destekçilerine Sansür
Van Baarle, hükümetin Amsterdam’daki olaylara tepki olarak birkaç gün önce “Hollanda’daki Müslüman gençlerin çok büyük bir kısmının Hollanda’daki ortak değerlere uymadığı” açıklamasına tepki göstererek, “Hükümet bu söylemiyle Amsterdam’da yaşananlar için Müslüman gençliği toplu olarak suçluyor. Bu, gerçekten hükümetin aşırı sağcı bir görüşü.” dedi.
Hükümetin, Amsterdam’daki şiddet olaylarını bağlamından kopararak “entegrasyon”, “uyum”, “cihat” gibi kavramları tartışmaya başlamasını eleştiren Van Baarle, bunun “toplu cezalandırma” olduğunu vurguladı.
“İfade Özgürlüğünü Kısıtlayamazsınız”
Sağ partilerin sansür uygulamaya çalıştığını vurgulayan Van Baarle, şunları kaydetti: “Filistin yanlısı gösterileri yasaklamak istiyorlar. ‘Nehirden denize, Filistin özgür olacak’ sloganını yasaklamak istiyorlar. Şimdi de Filistin yanlısı duruşları nedeniyle bazı Instagram sayfalarını yasaklamak istiyorlar. Netanyahu ve diğer propagandacı İsrail partilerinin Filistin yanlısı kampla, Filistin için ayağa kalkan insanlarla mücadele etme anlatısına hizmet ediyorlar. Bu sansürle mücadele etmeliyiz. İfade özgürlüğü varsa, herkes için ifade özgürlüğü vardır. İnsanların Filistin lehine görüş bildirmesi ve Gazze’de yaşanan soykırıma karşı mücadele etmek istemesi nedeniyle ifade özgürlüğünü kısıtlayamazsınız.”
Van Baarle, gelişmelere ilişkin, “Yargı kurumlarımıza ve uluslararası yargı kurumlarına olan inancımı koruyorum. Hollanda’daki bu aşırı sağ koalisyonun planlarının çoğunun nihayetinde mahkemede başarısız olacağını düşünüyorum. Tarih bu insanlara suçlu, savaş suçlusu ve tarihin yanlış tarafında duranlar olarak bakacak.” değerlendirmesinde bulundu. (aa,c)