“Avrupa’da Çocuklar Her İki Dili de Erken Yaşta Kullansınlar”

@camiahaber
Avrupa’da yaşayan gençler serimizde bu sayıda logopedi uzmanı Feyza Yüksel ile konuştuk. Feyza, çift dilli yetişmiş ve eğitiminin yanı sıra ata sporumuz olan okçulukla ilgileniyor.
- Gençlik
- 19 Mart 2025
Yıllardır Avrupa’da yaşantımıza devam ediyoruz. İlk nesillere nazaran yeni yetişen gençlerin hem başarıları hem de seçtikleri meslekler sonraki nesillere ışık tutar cinsten. Bundan dolayı Camia Haber olarak başarılı gençler ile söyleşiler yapıyoruz. Bu bağlamda, bu sayıda Almanya’nın Bielefeld kentinde dil ve konuşma terapisti olan Feyza Yüksel ile konuştuk.
Feyza, bize kendini tanıtır mısın?
İsmim Feyza Yüksel, 25 yaşındayım. 5 Şubat 1999’da Almanya’nın Bielefeld şehrinde doğdum ve burada büyüdüm. Aslen Orduluyum ve Almanya’da dördüncü nesli temsil ediyorum. Dedelerim, buraya 1970’lerin başında çalışma amacı ile göç etmişler. O günden bugüne kadar ailemiz, dört kuşak boyunca Almanya’da yaşamını sürdürüyor. İlk neslin yaşadığı zorluklar ve sonraki nesillerin yaşam tecrübeleri özellikle bizlere, yani dördüncü nesile önemli fırsatlar sunuyor. Bu fırsatları değerlendirmemiz gerekiyor. Mesela anne-babamın neslinin imkânları daha kısıtlıymış. Bizim ise öyle değil. Mesela kardeşlerim ve ben, hepimiz üniversite eğitimi aldık. Bu geleceğimiz için büyük önem taşıyor.
“Kültürel Mirasımız İçin Elimizi Taşın Altına Koymalıyız”
2023 yılında Bielefeld Üniversitesi’nde Dil ve Konuşma Terapisi (logopedi) bölümünden mezun oldum ve lisansımı tamamladım. Şu anda aynı üniversitede yüksek lisansımı yapıyorum ve aynı zamanda dil ve konuşma terapisti olarak çalışıyorum. Bunun yanı sıra okçuluk eğitimine katılıyorum. Atalarımızın mirası okçuluk, hem zihin gelişimi açısından hem de göz koordinasyonu sağlamada ve vücut yapısını geliştirmede büyük faydalar sağlıyor.
Geleneklerimize sahip çıkmak, kültürel mirasımızı korumak ve gelecek nesillere aktarmak bence çok önemli. Avrupa’da yetişen nesiller olarak bu noktada hepimiz deyim yerindeyse elimizi taşın altına koymalıyız.
Peki, Feyza neden özellikle bu bölümü tercih ettin?
2017 yılında lise eğitimimi tamamladım. Çocukluğumdan beri sağlık alanına olan ilgim nedeniyle ilk olarak sağlık bilimleri bölümünü tercih ettim. Bir yıl boyunca sağlık alanında temel bilgiler edindikten sonra, logopedi alanına yönelmek istediğimden emin oldum ve dil ve konuşma terapisi bölümüne geçtim. Bizler çift dilli yetiştik. Evimizde hem Türkçe hem de Almanca konuşulurdu. Annem ve babam ana dilimizi öğrenmemize büyük önem verdi. Belki de bu yüzden bu alana yöneldim. Çünkü iki dilli çocuklar bazen tek dilli çocuklara göre daha geç konuşmaya başlayabilirler. Bu, iki dilin öğrenilmesinden kaynaklanabilir. Ancak, bu durum genellikle geçici olup zamanla dil becerileri gelişir. Diğer taraftan iki dili öğrenen çocuklar, bazen iki dili karıştırabilirler. Örneğin, bir cümlede her iki dilin kelimelerini bir arada kullanabilirler. Bu, dil gelişim sürecinin doğal bir parçasıdır ve çoğu zaman çocuk büyüdükçe düzelir. Üstelik iki dilli çocuklar, bir dili diğerine göre daha fazla kullanabilir veya bir dilde daha az beceri geliştirebilirler. Örneğin, evde bir dil konuşuluyor, okulda ise başka bir dil öğretiliyor ise, çocuk bir dilde daha az yetkin olabilir ve öteki dil de domine yada baskın dil hâlini alır.
“Her Yaştan İnsana Destek Olabiliyorum”
Alanımda en çok hoşuma giden noktalardan biri, farklı yaş gruplarından insanlarla çalışabilmem ve farklı yerlerde, örneğin logopedi merkezlerinde, rehabilitasyon kliniklerinde, hastanelerde, okullarda ve kreşlerde görev alabilme imkânımın olması.
Ayrıca, dil ve konuşma bozuklukları olan insanlara yardımcı olabilmek, böylece hastaların hedeflerine ulaşmalarına destek olmak ve başarılı terapi sonucunda hastanın memnuniyetini görmek, beni cok mutlu ediyor. Üstelik, ilerleyen zamanlarda kendi işimi kurma, yani muayenehane açma imkânım da var.
“Sabır, Empati, Güçlü İletişim Bu Meslek İçin Kritik Rol Oynar
Mesleğini gençlere tavsiye eder misin?
Logopedi, dil, ses ve yutma gibi iletişim bozukluklarıyla ilgilenen bir alandır. Bize gelen hastaların iletişim noktasında sıkıntıları oluyor. Onlara empatiyle yaklaşmak, ciddiyetle dinlemek, anlamaya çalışmak gerekiyor. Bundan dolayı bu alanı sorumluluk sahibi olan, empati yeteneği ve iletişim becerileri güçlü gençlere tavsiye ederim. Ayrıca her yaş grubundan insanla çalışmaya açık olmak gerekiyor. 3 yaşında bir çocuk da gelebiliyor, geçirdiği bir hastalıktan dolayı konuşma yetisini kaybeden 80 yaşında bir hasta da. Hangi yaş grubu olursa olsun, insanlarla çalışmayı seven ve birlikte çözüm arama yeteneğine sahip olan herkese tavsiye ederim. Öğrendiklerimizi en iyi şekilde uygulamaya koyduğumuz terapilerde her an sürprizlere de hazırlıklı olmamız gerekiyor. Sabır ve dikkat gibi insani özellikler de bu meslek için kritik rol oynar, çünkü her hasta farklı ihtiyaçlara sahiptir. Son olarak gözlem yeteneği de terapistlerin hastaların durumlarını doğru bir şekilde değerlendirebilmeleri için gereklidir.
Anne-babalara ne tür tavsiyelerin olur?
Çocuklarda ortaya çıkabilecek bozukluklara bakıldığında, özellikle “Çocuklarda nasıl konuşma isteği uyandırabilirim?” veya “Telaffuz bozukluklarını nasıl önleyebilirim?” gibi sorular gündeme gelebilir. Ebeveynler, çocuklarının ilgi alanlarına göre kolay ve günlük hayatta sıkça kullanılan kelimeler kullanarak onlarla sohbet edebilirler. Örneğin, bir çizgi film hakkında ya da en sevdikleri yemek hakkında, başka unsurları da dikkate alarak konuşulabilir. Mesela, çizgi filmde kimlerin oynadığı, eğer bir aile yapısı varsa anne, baba, kardeşler gibi karakterleri belirterek onlar hakkında konuşmak, ya da en sevdikleri figürün kim olduğunu sorarak çocuğun ilgisini uyandırmak faydalı olabilir.
“Erken Yaşta Her İki Dili De Kullansınlar”
Anne-babalar, sağlıklı bir dil gelişimi ve iki dilli eğitim için çocuklarına erken yaşlardan itibaren her iki dilde de düzenli etkileşimde bulunmalarını sağlamalıdır. Bu, çocukların özgüvenini doğrudan etkiler. Her iki dilin dengeli bir şekilde kullanılması önemlidir, böylece çocuk her iki dilde de gelişim gösterebilir. Günlük konuşmalar, okuma ve hikâye anlatma gibi etkinliklerle çocukların dil becerilerini pekiştirebilirler. Sabırlı ve destekleyici olmak, dil karışıklığı yaşandığında cesaretlendirmek gerekir. Ayrıca, çocukların sosyal ortamlarda her iki dili de aktif kullanabilmesi için fırsatlar yaratılmalıdır. Kendi dilinize sahip çıkarak ve saygı göstererek, çocukların dil becerilerinin sağlıklı bir şekilde gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.