Hassasiyeti Taşlarda Gizlenen Bir Medeniyet

Hassasiyeti Taşlarda Gizlenen Bir Medeniyet

@aa

Osmanlı döneminde cami duvarlarına oyularak yapılan sadaka ve yitik taşlar ile kuş evleri, Osmanlı’nın toplumsal ilişkilerdeki nezaket ve hassasiyeti günümüz insanına kılavuz olmaya devam ediyor.

Osmanlı döneminde şehirlerin belirli noktalarına konulan “sadaka taşları”, İslam dininin, insanlar arasındaki gelir eşitsizliklerinin giderilmesi için emrettiği yardımlaşmanın, büyük bir incelikle yerine getirilmesini sağlıyordu.

Anadolu ve Rumeli’de Osmanlı döneminden kalan tarihi camilerin bazılarında bugün bile varlığını koruyan sadaka taşları, yardımlaşmanın en ince örneklerinden biri olarak dikkat çekiyor.

Cami avlularının en kuytu köşesine konulan ve hemen hemen bir insan boyuna yakın, üst kısmında küçük bir oyuk bulunan silindir şeklindeki taş, imkânı olan insanların, üzerindeki oyuğa bıraktıkları sadakalarıyla yoksula, rencide etmeden el uzatmasını sağlıyordu.

Hoşgörü ve adaleti ile nam salan Osmanlı Devleti’nin başkentlerinden Edirne’nin camileri de bu geleneklere ait izler taşıyor.

Edirne Vakıflar Bölge Müdürü Osman Güneren, Osmanlı’daki hassaslığın zirvesindeki toplumsal uygulamaların pek çoğunun Edirne’de görülebildiğini söyledi.

“ALAN ELİN VEREN ELİ GÖRMEMESİ”

Osmanlı’nın, İslam dinindeki sadaka kültürünü, “alan elin veren eli görmemesi” prensibiyle sadaka taşlarında buluşturduğunu anlatan Güneren, “Ayet ve hadislerde her zaman sadaka verilmesi tavsiye edilmiştir. Ancak sadaka verilen kişinin rencide edilmemesi gerekir. Ecdadımız bu hassasiyeti ibadethanelere sadaka taşları ile çözmüş” dedi.

Sadaka taşlarının, genelde caminin görülmeyen yerlerine mermer sütunun içi oyularak oluşturulduğunu ifade eden Güneren, uygulamaya, sadakayı bırakanın da alanın da birbirini görmediği bir işlev kazandırmanın, Osmanlı’nın adaletinde gizli olduğunu vurguladı.

HAYAT | 17 Mart 2024 Osmanlı’da Staj Yapmanın Adı: Cerre Çıkmak ve Halkı İrşad Etmek

“YİTİK TAŞI”

Yitik taşlarının da sadaka taşı gibi güzel bir uygulama olduğunu anlatan Güneren, “Sadaka taşına benzer mahiyette bir de yitik yeri, yitik taşı dizayn edilmiş. Selimiye Camisi’nde saray hamamına olan köşede yitik yeri mevcut. O çağlarda insanlar buldukları eşyaları, kıymetli eşya olabilir, para, altın olabilir, bunları sahibinin bulmasını teminen yitik taşına bırakıyorlar. Kayıp eşyası olan da buraya bakıyor. Bu da güzel bir uygulama.” diye konuştu.

GELİBOLU YARIMADASI’NDA SERGİLENİYOR

Osmanlı döneminde, ihtiyaç sahibi kişilere yardım amacıyla oluşturulan tarihi “sadaka taşları”ndan birisi de, Gelibolu Yarımadası’nda, Çanakkale’nin Eceabat ilçesine bağlı Bigalı köyünde sergileniyor.

Bigalı Muhtarı Burhan Çetin, yaptığı açıklamada, sadaka taşı geleneğinin çok eski dönemlere dayandığını, ekonomik sıkıntısı olan, bunu kimseye söyleyemeyen kişilere destek amacıyla bu taşların oluşturulduğunu söyledi.

Bu taşlardan birisini köy kahvehanesinin girişinde sergilediklerini aktaran Çetin, “Silindir şeklinde yapılan taşın üzerinde metal paranın atılabileceği bir kovuk bulunuyor. Eskiden varlıklı kişiler, ihtiyaç sahiplerine destek olmak amacıyla bu kovuğa para atarmış. Ekonomik durumu iyi olmayan kişiler de buradan ihtiyacı kadar para alırlarmış. Parayı aldıktan sonra dua eder ve ayrılırmış.” dedi.

Çetin, sadakayı alanın da verenin de görülmemesi için tenha yerlere konulan taşa, o dönemlerde “asalet” ve “merhamet”in simgesi olarak bakıldığını dile getirdi. 

HER CANLIYI DÜŞÜNEN BİR MEDENİYET

Güneren, Osmanlı medeniyetinin sadece insanları değil diğer canlıları da düşünen bir medeniyet olduğuna işaret etti.

Camilere yapılan kuş evlerinin buna en güzel örnek olduğunu vurgulayan Güneren, Selimiye Camisi ağırlık kulelerine yapılan kuş evlerinin, hâlâ kuşlar tarafından kullanıldığının altını çizdi.