“Doğum Sonrası Hüznü”nde Anneler Tek Bırakılmamalı

“Doğum Sonrası Hüznü”nde Anneler Tek Bırakılmamalı

Doğum gerçekleştikten sonra anne yüreği karma karışık duyguların birbiriyle çeliştiği, çatıştığı bazen de uzlaştığı bir yük haline gelir. Yorgun bedeni ise edindiği bu yeni rolün hakkını verme, gereğini yerine getirme çabasındadır.

Gülümser Arslan

Birçok kadın için anne olmak fıtratın getirdiği bir ihtiyaç, arzu ve istektir. Karnında büyüttüğü yavrusunu dokuz ay sonra kucağına alacağı anın hayaliyle avunur bir anne. Hazırlıklar son sürat devam ederken, heyecan doruktadır. Doğum gerçekleştikten sonra anne yüreği karma karışık duyguların birbiriyle çeliştiği, çatıştığı bazen de uzlaştığı bir yük haline gelir. Yorgun bedeni ise edindiği bu yeni rolün hakkını verme, gereğini yerine getirme çabasındadır.

Dünyaya bir çocuk getirmek çok zahmetli ve bir hayli meşakkatli olsa da anneyi tarifsiz mutluluklara düçar kılar. Yavrusuna duyduğu şefkat ve merhamet duygusu her zorluğun üstesinden gelmesine yardımcı olur. Ancak hamilelik ve doğum gibi mucizevi hadiselerin anne bedeninde ve ruhunda meydana getirdiği önemli değişiklikleri yabana atmamak lazım.

Bu dönemde oluşan kilo artışı ile birlikte ortaya çıkan fiziksel değişiklikler, hormonal dengesizlikler, enerji kaybı, yorgunluk, halsizlik gibi fiziksel sorunlar; anne olmanın getirdiği yeni sorumluluklar, beklentiler, yaşam düzeni ve gelecekle ilgili planlar karmaşık duyguların yaşanmasına, huzursuzluğa ve endişeye neden olabiliyor.

İLK HAFTALAR ÖNEMLİ

Özellikle doğum sonrası ilk iki hafta bu tür duygusal değişimlerin sıkça yaşandığı bir dönemdir. Literatürde bu duruma “Lohusa sendromu”, “Doğum sonrası hüznü” veya “Annelik hüznü” deniliyor. Genellikle doğumdan kısa bir süre sonra ortaya çıkan ve en geç iki hafta sonra kendi kendini sınırlandıran bir durumdur. Bu süreçte annelerde sinirlilik hâli, durduk yere ağlama krizleri, mutsuzluk, gerginlik, kaygı gibi belirtiler görülmektedir. Anneler yoğun sevinç dönemleriyle karışık bu tür olumsuz ruh hâli belirtileri de yaşayabilir. Doğum sonrası hüznü yeni annelerde çok sık görülür. Esasında erken müdahale edildiğinde kısa sürede geçebilen bir durumdur. Bu dönemde anne sosyal çevresi tarafından desteklenmelidir. Yakın aile fertleri, komşu veya arkadaşları yeni anneden destek ve yardımlarını esirgememelidirler. En küçük yardım dahi bu dönemde yeni anneyi rahatlatabilir. Bilhassa eşlerin desteği burada elzemdir. Annenin korku ve endişelerini azaltacak sakin ve güvenli bir liman gibi onu sarıp sarmalamalı, sorumluluklar konusunda desteğiyle yükünü hafifletmelidir.

[post-refarans id=”51660″ taraf=”sol”]

Bu yüzden bu dönemde annenin yalnız bırakılmaması, yeterince dinlenmesi, uyuması, duygusal ve fiziksel olarak  destek görmesi  sağlanmalıdır. Bu sayede anne lohusa dönemini daha sağlıklı atlatabilir ve eski enerjisine daha çabuk kavuşabilir.

Ancak eğer yukarıda zikredilen belirtiler annenin günlük yaşamını ve işlevselliğini aksatacak şekilde şiddetliyse ve iki haftadan daha uzun sürerse bir uzmandan destek alınması gerekebilir. Bu durum doğum sonrası depresyon ve anksiyete gibi ciddiye alınması ve erken müdahale edilmesi gereken psikiyatrik sorunların belirtileri olabilir.

Her çocuk dünyaya gelene kadar bir annenin bedeninden beslenir ve vakti geldiğinde o annenin bedeninden doğar. Bundan sonrası tek başına annenin omuzlarına yüklenemeyecek kadar ağır bir yüktür. Sadece doğum sonrası değil, yaşam boyu anneye bu konuda destek olmak diğer aile fertlerinin ortak sorumluluğudur.