YAZARLAR
Yaşlıya Saygı
Aile üyelerinin bir kısmı, özellikle de yaşlıları huzursuzken diğerleri huzurlu olabilir mi?
Hayatın bütün boyutlarındaki hızlı değişim, aile hayatını derinden ve olumsuz etkiledi. Ailelerin ve bu arada yaşlıların huzuru kaçtı. Dede ve nineler, artık genelde büyük aile içinde değil, ya kendi başlarına ayrı bir evde ya da huzurevlerinde yaşamak durumundalar. Çocukları ve torunlarıyla aynı evde yaşayanların da genelde pek huzurlu olmadıkları görülmektedir. Sadece yaşlılar değil, ailenin diğer üyeleri de huzursuz. Aile üyelerinin bir kısmı, özellikle de yaşlıları huzursuzken diğerleri huzurlu olabilir mi?
İslami ailenin, özellikle yaşlılar için huzursuzluk üretir konuma gelmesinin sebepleri var. O sebepleri doğru tespit edip yeni çözümler üretmek zorundayız. Burada sadece şunu söylemekle yetinelim: Söz konusu sonucun temel nedeni, her alandaki değişime paralel olarak İslami değerlerimizi hem içerik, hem de onların hayatımıza yansıması olan somut kalıpları itibariyle güncelleyerek geliştiremeyişimizdir. Anne ve babaya saygılı olmak, İslam’ın evrensel temel ahlaki değeridir/ilkesidir (En’âm suresi, 6:151-153; İsrâ suresi, 17: 22-37.; Buhârî, Edeb, 1.; Müslim, İman, 137, 143, 144). Her ahlaki değer gibi bunun da hem anlamına sürekli yeni açılımlar kazandırmalıyız, hem de o anlamın somut tutum ve davranışlar hâlinde hayatımıza yansıma biçimlerini/kalıplarını şartlara göre yenileyebilmeliyiz ki, işe yararlığı devam etsin. Ailenin büyüklerine saygı ilkesi, anlamı itibariyle geliştirilebilir olsa bile özü itibariyle sabittir.
Hiçbir zaman “Artık saygıya gerek yok” diyemeyiz. Ama, söz konusu saygı ilkesini, hayatımıza somut olarak yansıtma biçimi olan tutum ve davranışlar yöreden yöreye, çağdan çağa değişebilir, hatta değişmelidir. Yoksa, ahlaki değer uygulanamaz ve terkedilir. Söz gelimi, yaşlılarımıza saygımızı göstermek için mutlaka, eskiden olduğu gibi aynı evde birlikte oturmamız gerekmez; şartlar elvermediğinde saygımızı ayrı evlerde oturarak da yerine getirebiliriz. Dün aynı evde yaşamamız, dinin emri değildi, o şartlarda kültürümüzün ürettiği kalıptı. Bugünün şartlarında aynı kalıplar işe yaramıyorsa onları sürdürmek yerine yenilerini üretmeliyiz. Hele gerçekte yanlış ise, mutlaka terk etmeliyiz. Mesela, ailenin yaşlısı, aile içinde istişare etmeden kararlar alıyor ve herkes yanlış olduğunu düşünse bile ona ses çıkarmadan uyarak saygısını gösteriyorduysa veya kişi, babanın yanında çocuğuyla ilgilenemiyorduysa, İslam’a aykırı olan bu davranışımızı elbette bırakıp doğru olanı üretmeliyiz.