Cezaevindeki Mahkûmun Namazı

Cezaevindeki Mahkûmun Namazı

Allah’a ibadet etmek insan için bir görev olduğu kadar aynı zamanda bir haktır. Başkalarının buna engel olma yetki ve salahiyetleri yoktur. Zira ibadet kişinin inancının tabi tezahürü olmakla birlikte aynı zamanda imanın zorunlu neticesidir. Müslümanlar için yaratıcıya ibadet etmek aynı zamanda yaratılışın gayesidir. Kur’an-ı Kerîm bunu şöyle ifade eder, “Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.’’(1) Bu ayetten de anlaşılacağı üzere her mümin ibadetlerini yerine getirmekle sorumludur. Namaz ibadetini yerine getirebilecek olgunluk ve ergenlik yaşına ulaşmış her Müslümana namaz kılmak farzdır.

HAYAT | 21 Eylül 2021 Namaz Müslümanlığın İzharıdır

Namaz ibadeti cezaevi mahkûmları için de yerine getirilmesi gereken bir ibadettir. Mahkûmlar namaz vaktinin girmesiyle birlikte abdestini alırlar ve namazlarını eda ederler. Ancak cezaevi şartlarında suya erişim imkânı olmadığında teyemmüm ile abdest alırlar ve namazlarını eda ederler. Mahkûmun elleri kelepçeli veya hücreye atılmış ya da farklı nedenlerden dolayı suya ulaşamıyor veya teyemmüm yapacak durumda değilse bu durumda namaz ibadetinin farz olup olmadığı hususunda fakihler arasında görüş farklılıkları vardır. Tercih edilen görüşe göre abdest olmasa da namaz mahkûma farzdır. Kişi ibadetini imkânı oranında yerine getirir. Suyu bulamayan veya teyemmüm imkânı olmayan kimse o hâliyle namazını eda eder. Daha sonra imkân bulsa da bu namazlarını kaza etmesi gerekmez.(2)

Mahkûmun üzerinde veya namaz kıldığı yerde namaz kılmaya mâni bir necaset olması durumunda ise yine de namazını eda eder. Bu hâlde namaz kılması keyfi bir durumdan dolayı kaynaklanmamaktadır. Zaruretler mahzurlu hâlleri mübah kılar(3) kaidesinde ve “Gücünüz yettiğince Allah’tan korkun’’ ayeti mucibince namazını kılar ve sonrasında namazını kaza etmesi gerekmez. Mahkûmların avret mahallini örtecek elbise bulamamaları durumunda ise namazlarını oturarak kılmamaları hususunda fakihler arasında görüş birliği vardır.(4) Cezaevi şartlarında namazı vaktinde kılabilmek için güvenilir birisinin verdiği bilgiye göre namazını kılabilir, vakti bilememe durumunda ise kendi içtihadına göre vakti belirler ve namazını kılar ve sonradan namazın iadesi gerekmez.(5) Bu hüküm kıble tayini için de geçerlidir.

Allah en doğrusunu bilir.

(1) Zâriyât suresi, 51:56.

(2) İbn Hazm, el-Muhalla, II, 139; İbn Hacer el-Askalânî, I, 440.

(3) Mecelle, md. 21.

(4) Şîrâzî, et-Tenbih fi Furu’ Fikhi’ş-Şafiî, Beyrut 1996, s. 25; Mevsilî, el-İhtiyâr, I, 63; İbn Âbidîn, Reddu’l-Muhtar, VI, 86.

(5)  Şîrâzî, et-Tenbih fi Furu’ Fikhi’ş-Şafiî, s. 23; Nevevî, IV, 189; Ahmed, s. 335.