Koruyucu Ailelik ve Müslümanlar
Zaman ve şartlara göre değişse de bir muhtaca bakmak bazen farz bile olur.
- AİLE
- 21 Şubat 2020
M. Hulusi Ünye
Koruyucu aile, öz ailesi yanında kalmaları mümkün olmayan ve bakımları sağlanamayan çocukların, eğitim, bakım ve yetiştirilme sorumluluğunu kısa veya uzun süreli, ücretli veya gönüllü statüde ve devlet denetiminde paylaşan, bu toplumsal sorumluluğu taşıyabilen uygun aile veya kişilerdir.
İslam’ın yasakladığı bir durum daha var ki, ona tebenni (evlat edinme) denir. Bilhassa Câhiliye dönemi dediğimiz, İslam’dan önceki dönemde evlat edinme (tebenni) uygulaması vardı. Bu uygulamada evlat edilen çocuk, nesep, evlenme, boşanma, miras, sıhri hısımlık gibi alanlarda öz evlat gibi kabul edilir ve yükümlülükler doğururdu. Bu uygulamanın en çarpıcı örneği Efendimiz (a.s.)’ın peygamber olmadan önce Zeyd (r.a.)‘i evlat edinmesidir. Câhiliye döneminde var olan bu uygulama “Allah, evlatlıklarınızı öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır.” (Ahzâb suresi, 33:4) ayetiyle ortadan kaldırıldı. Bundan böyle bakımı üstlenilen, yani evlat edinilen çocuk, öz evlat gibi kabul edilmez, miras gibi haklardan yararlanamaz.
Koruyucu ailelik uygulaması evlat edinme uygulamasından biraz daha farklı olarak gündeme geldi. Nitekim evlat edinme tam bir nesep evlatlığı kabul edilirken koruyucu ailelikle bakımı üstlenilen çocukların illa da böyle olması gerekmiyor. Bu yönüyle koruyucu ailelik evlat edinmeden farklıdır. Dinimiz, bakıma ve barınmaya muhtaç bir çocuğa bakmayı teşvik eder. Bakımı üstlenilen bir çocuğun İslami hassasiyetler çerçevesinde korumaya alınması hüküm açısından farklılıklar arz eder. Zaman ve şartlara göre değişir. Bir muhtaca bakmak bazen farz bile olur.
Bugün Avrupa’da koruyucu ailelik kurumları faaliyetlerini son sürat icra etmektedir. Bilhassa Müslüman ailelerin çocukları aile yuvalarından alınarak başka ailelere verilmektedir. Bu aileler çoğu zaman Müslüman ailelerden de oluşmamaktadır. Farklı din, inanç ve kültüre mensup ailelere teslim edilen çocukların içinde bulundukları ortamdan etkilenmemeleri mümkün değildir. Dolayısıyla bütün Müslümanlar bu durumdan sorumludurlar ve koruyucu ailelik konusu Müslümanların gündemini işgal etmeye devam etmelidir.
Koruyucu aile olmak her önüne gelenin yapabileceği bir iş de değildir. İçinde yaşadığımız ülkelerde her şeyin standardı belirlendiği gibi, bu konuda da epeyce bir kazanım elde edilmiştir. Başta koruyucu aile olabilecek aileler belirlenmeli, eğitim verilmeli ve bilinçlendirilmelidir. Koruyucu aile olmanın hukuki kuralları olduğu gibi, İslami anlamda da bazı şeylere dikkat etmek gerekir. Elbette bu İslami kuralları Müslüman’ın koruyucu aile olmasının önüne engel gibi telakki etmemek gerekir.
Koruyucu aile olan Müslüman aile, evine kabul ettiği çocuk büyüdüğünde mahremiyet şartlarına uygun hareket etmelidir. Kendisine mirasçı olacak şekilde nüfusuna geçirmemeli. Korumaya alınan çocuğun nesebi gizlenmemeli, soyadı silinmemeli, kendisine nispet edilmemelidir.
Koruyucu ailelikte iki çağ vardır. Birincisi ergenlik çağı öncesi; ikincisi ergenlik çağı sonrası. Ergenlik çağı öncesi çocukların toplum içinde sağlıklı bir gelişim ve davranış içerisinde büyümeleri, sırf fizyolojik ihtiyaçları karşılanmakla değil, aile ortamında merhamet, sevgi ve şefkat atmosferinde, anne-baba sevgisini tattırmakla mümkündür. Bunu da Müslüman aileler, bu çocukları koruma altına almak suretiyle yapabilirler. Ergenlik çağından sonra ise, bu gençler kurumsal nitelikli yatılı yetiştirme yurtlarında barındırılabilir. Bunun için de böyle kurumların Müslümanlar tarafından acilen kurulması gerekir.
Ancak öyle yurtlarımız yok diye bu gençlerin sokağa salıverilmesi doğru olmaz. Kendi kurumlarımız kuruluncaya kadar buluğ çağından sonra da bu çocuklar yine bu ailelerin yanında kalmaya devam etmelidirler. Bunda zorunluluk vardır. Zira çocuklarda bu çağ, dinî ve kültürel değerlerin kazandırıldığı en verimli zaman dilimi olduğu gibi, zayi olmalarına da sebebiyet verecek en tehlikeli dönemdir. Fakat mahremiyet sınırlarına ve şartlarına dikkat edilmelidir.