Hayat

Yabancı Dillerin Berbatlığı

Yanlış anlaşılmasın, bu yazının özeti nihayetinde şudur: Bir dili öğrenmek, çelişkilerini de bilmek, bir başka dile aktarılırken bu çelişkileri o aktarılan dilde göstermemektir.
İlhan Bilgü
30 Ekim 2020

Baştan söyleyeyim: Hiç bir dili berbat bulmam. Her dilin kendine has güzellikleri ve hatta bazen saçmalıkları vardır. Ama yazımızın başlığı, bu yazıda kendisinden ihtiramla bahsedeceğimiz Mark Twain’a nazire olsun diye böyle atılmıştır. Belki de biraz da okuyucunun hemen dikkatini çekmek içindir. Lakin yine de ifade Mark Twain’dan “araklama”dır.

Zira üstad, Almancayı öylesine yerden yere vurur ki, korkunç/berbat bir dil diye tarif etmeyi bırakın1 , “Almancayı anladığım gibi, bu dili icat eden manyağı da anlarım, ama, Almancayı en iyi bir aracı/yorumcu/tercüman ile anlarım.”2  diyerek de farklı bir şekilde öğünmüştür.

Almancaya böylesine bindiren Mark Twain’ın bir Almanca düşmanı olduğunu sanıyorsanız elbette yanılıyorsunuz. Hani derler ya “her nefretin sebebi, muhabbettir” diye. Beki öyle bir şey üstadın Almanca “düşmanlığı”. Hatta, kızdığı o Almancanın gramer yapısına uygun bir hikâye dahi yazar: “Bir Balıkçı Kadının Hazin Kaderi”3  diye. İşte o hazin kader, Almancaya göre kadın olamayan balıkçı kadının, İngilizce olarak Almancadaki gibi yazılsa başına gelenlerin ne olacağı ile ilgili hazin bir öyküsüdür.

Hiç Almanca öğrenmeye çalıştınız mı bilmiyorum, fakat, ben kendi tecrübemden biliyorum: Nominative, Genitive, Dative, Accusative yetmiyormuş gibi bir de der, die, das gibi bir ismin cinsiyetini belirleyen belirleme takıları insanın beynini oyar. Bunları öğrenmeden Almancaya başlayamazsınız. Üstelik bunun bir de kuralı yoktur.

DİŞİ Mİ? ERKEK Mİ?

Aynı şey Mark Twain’ın da beynini oymuş. Bunun için Twain, Alman erkekleri ile öylesine bir dalga geçer ki, gülmekten kırılırsınız. Mealen şöyle der Twain: “Bir Alman erkeği kendisini erkek zannediyor. Ama vücuduna bir baksa, acı hakikati görecek. Vücudunun parçalarının çoğu dişi. Bir kadın ya da tarladaki bir inekten farkı yok.”

Oraya geçmeden önce, Almancada erkeklik, dişilik, hatta hiç cinsiyet belirtmeyen bu belirlilik takılarının bir şeyin hakikaten erkek ya da dişi veya cinsiyetsiz olmasına göre kullanılmadığını ifade etmek isteriz. Twain’ın da “Bu dili icat eden manyak” tanımlamasına uygun bir kullanım bu.

Twain’dan özetle devam edelim: “Almancada genç bir hanım efendinin cinsiyeti yoktur, ama, şalgam bitkisinin cinsiyeti vardır.”

“Bu dili icat edenlere göre bir kadın dişidir. Ama bir dişilin (Weib) (kadının/zevcenin/karının/eşin) hiç bir cinsiyeti yoktur. Gramere göre bu kadın (Weib) ne erkektir, ne kadındır, sadece nötrdür. Ve yine bir balığın kendisinin cinsiyeti yoktur da, üstündeki pulların cinsiyeti vardır ve balık pulu dişidir. Ama pazarda balık satan balıkçı kadın (Fischweib) dişi değildir. Yaa, tamam. Almanlar bunu biraz abartmış ama, bir İngiliz kadını ise tam iki kez kadındır: Die Engländer/in: “Dişi İngiliz kadını gibi.”

Üstad ayrıca Almancanın berbatlığına örnek olarak “sie” sesinin manasındaki çokluğu da örnek gösterir. Tabi yine mealen: “3 harfle yazılan bu ses, ohooy, o kadar anlama gelir ki, altı kelimenin görevini hepsini buna yüklemişler. Bu ne paramparça bir dil yoksulluğudur ki, bütün bu manaları şu üç harfli tek kelimeye bırakmışlar. Sie sesi: siz/sen demek olduğu gibi, o (kadın), onun (kadının), o (eşya), onlar ve onlara manalarına gelebilir. Bunun içindir ki, bana bir yabancı SIE derse onu öldürmeye kalkarım.”

Mark Twain, Almanca ile İngilizce arasındaki gramer farklılığını ustaca bir hicivle anlatır.

Üstad Almancada birkaç kelimeden oluşan bileşik kelimelere de takmış kafayı ve şu örnekleri vermiş. Neyse, Almanca bilmeyenler için manalarını da verelim: Generalstaatsverordnetenversammlungen (Millekvekilleri genel oturumu –dikkat staats kelimesine mana verilmemiştir.), Alterthumswissenschaften (Antik Çağ Bilimleri), Kinderbewahrungsanstalten (Çoçuk Koruma Kurumları), Unabhaengigkeitserklaerungen (Bağımsızlık ilanları), Wiedererstellungbestrebungen (Yeniden diriltme/imal çabaları), Waffenstillstandsunterhandlungen, (Ateşkes ön/alt görüşmeleri –dikkat ateş kes değil)

Üstad durur mu, bir de kendisi bir Almanca kelime uydurmuş: Freundschaftsbezeigungenstadtverordnetenversammlungenfamilieneigenthümlichkeiten. Bunun manasını her halde kendisi de bilmiyor. Ayrıca, Almanca gazetelerdeki makalelerde kullanılan dile de takmış üstad. “ist” yardımcı filinin çeşitli zamanlardaki bir arada kullanımına da takmış ve sonuç olarak şu kanaate varmış: Yazarlar almış eline bir kürek, küreğin içinden çıkan yazı da şöyle olmuş: haben sind gewesen gehabt haben geworden sein.

RkReÜAÜG KANUNU

Bu arada üstad böyle uzun bir Almanca kelime uydursa da, 1999 yılında Almanya’nın Mecklenburg-Vorpommern eyaletinde şöyle bir kanunun çıktığını da not edelim: Rindfleischetikettierungsüberwachungsaufgabenübertragungsgesetz. Şimdi bunun manası tam olarak “Sığır Eti Etiketleme Denetimi Görevinin Devredilmesi Kanunu” demekmiş. 2013 yılında bu kanunun adının uzun olduğu dolayısıyla söylenilmesinde yaşanılan güçlüklerden kurtulmak için teklif yapılmış. Teklif sonucunda şöyle bir çözüm Bulunmuş: : “RkReÜAÜG” kanunu. Ne güzel bir çözüm olmuş değil mi?

Ama tartışma burada bitmedi. Böylesine ciddi bir tartışmaya Alman Dil Cemiyeti de destek olmak istemiş ve dalga geçmek için şöyle bir öneride bulunmuş ve demiş ki: “Tamam kanunun adı uzun. Ama bu kanunun adını tartışırken, milletvekilleri bazı formlar dolduracak. O formların adı ne olacak?” cevabı da şöyle olmuş:

Rindfleischetikettierungsüberwachungsaufgabenübertragungsgesetzesentwurfsdebattierklubdiskussionsstandsberichterstattungsgeldantragsformular: “Sığır Eti Etiketleme Denetimi Görevinin Devredilmesi Kanunu Tasarısı Müzakereci Kulübü Müzakere Gelişimi Raporu Hazırlama Bedeli Formu.”

Ne yapalım, üstad Twain’ın Tom Sawyer’in Maceraları’nda, zenginleri nasıl soyacaklarının planlarını yaparken, zengin kadınlara nazik davranmalarının gerekçesini anlatırken Tom: “Ne yapalım kitaplarda böyle yazıyor.” diyor ya, onun gibi, işte. Almanca böyle. Kitaplarda böyle yazıyor.

Fakat, yanlış anlaşılmasın, bu yazının özeti nihayetinde şudur: Bir dili öğrenmek, çelişkilerini de bilmek, bir başka dile anlatırken bu çelişkileri o aktarılan dilde göstermemektir. Onun içindir ki, bir kısmını buraya yansıtmaya çalıştığımız sözleri, Mark Twain’ın Almancaya hakaret dolu yüklenmesi olarak anlıyorsanız, tercüme işinde epey zorlanacaksınız demektir. Almancada hiç bir zaman kadın olmayacak olan Balıkçı Kadın gibi.

  1. The Awful German Language (Die schreckliche deutsche Sprache)
  2. I can understand German as well as the maniac that invented it, but I talk it best through an interpreter. (Mark Twain: A Tramp Abroad)
  3. Tale of The Fishwife and Its Sad Fate

Reklam (İç Sayfa)

en çok okunanlar

Reklam

Pin It on Pinterest

Paylaş