Yazarlar

Allah’tan Korkmak

Mümin rabbinden düşmandan korkar gibi korkmaz, vazifesini ihmal edip O’nu gücendirmekten korkar, sorumluluk bilinci içinde bir hayat sürer.
18 Kasım 2021

Her bir Peygamber ümmetine dedi ki: “Allah’tan sakının ve bana itaat edin” (Şu’arâ suresi, 26:108, 179).

Birçok ayet ve hadiste Allah’dan korkulması emredilir. Korku genellikle istenmeyen bir durumun başa gelmesinden duyulan kaygı ve endişeyi ifade eder. Korkuda, insanı zora sokacak ve belli ölçüde tehlike hissedeceği bir duygu vardır. Sebep-sonuç ilişkisi kurulan dolayısıyla nereden gelebileceği ve ne tür sonuçlar doğuracağı bilinen tehlikeye korku; belirsizliğin olduğu, insanın neden ya da niçin korktuğunu bilmediği ama tehlike hissettiği ve sonuçlarını kestiremediği durumlara da tedirginlik denir. Bu durumlarda insan korunma güdüsüyle bir tedbir alma ihtiyacı hisseder ve korktuğu şeyin kendisine zararını bertaraf etmek ister. O hâlde Allah’tan korkmak ne demektir?

Allah korkusunu iki kısımda ele almak mümkündür. Birincisi O’nun azabından ve gazabından korkmaktır. Çünkü O’nun rahmeti olduğu kadar gazabı da vardır. Bu, kötülüğü engellediğinden kişiye olumlu olarak yansısa da yapı itibariyle bir zorakilik de taşımaktadır.

İkincisi sevgi-saygıdan kaynaklanan korkudur. Bu, sevenin sevdiğini gücendirecek şeylerden kaçınmasını, hoşlanmadığı şeylerden uzak durmasını için söz ve eylemlerinde dikkatli davranmasını ifade eder. Bu tür bir korku, Allah dostlarının O’nun dostluğunu kaybetmemek için gösterdiği hassasiyetin ifadesidir. Bu korkunun en değerli derecesidir. Dolayısıyla böyle bir korku düşmandan korkarcasına yaşanan bir duygu değildir. Çünkü iman edip mümine yakışan bir hayat yaşayıp istikametten ayrılmayan[1], Allah’ın gösterdiği doğru yolda bulunan[2], iyi bir mümin olarak Allah’a teslim olan kimselerle[3] “Allah dostları”[4] için ahirette korku ve üzüntü olmayacaktır. Bu konumu yakalayanlar ümitle dua, zikir ile Rablerine yakarış içinde bulunurlar.[5] Buna göre maddi korkuda korkulandan kaçışın aksine Allah korkusunda Allah’a bir koşuş ve O’na sığınma vardır. Bu korku, kişinin diğer varlıklarla ilişkisine rikkat (kalp inceliği) ile yaklaşmasının bir vesilesi, kendisine güven duyulmasının garantisidir. Yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek de bunun bir sonucudur ve varlığı olan ne varsa dostun dosta bir emaneti gibidir. Allah’ın rahmetinin gazabını geçmiş olması bu tür sevgiyi besleyen hususlardan birisidir. Dolayısıyla mümin rabbinden düşmandan korkar gibi korkmaz, vazifesini ihmal edip O’nu gücendirmekten korkar, sorumluluk bilinci içinde bir hayat sürer.

Doğrusunu en iyi Allah bilir.

 

[1] En’am suresi, 6:48; Ahkâf suresi, 46:13.

[2] Bakara suresi, 2:38.

[3] Bakara suresi, 2:112.

[4] Yunus suresi, 10:62.

[5] A’râf suresi, 7:56, 205; Ra‘d suresi, 13:13; Secde suresi, 32:16.

Prof. Dr. Saffet Köse
Prof. Dr. Saffet Köse

Son Yazıları

Reklam

Pin It on Pinterest

Paylaş