YAZARLAR
Sabır
“Artık bana düşen güzel bir sabırdır.” (Yusuf suresi, 12:18, 83).
Sabır, İslam’ın değer verdiği bir fazilettir. Hadîs-i şerifte hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet verilmemiştir buyurulur.[1]
Sabrın dört boyutu üzerinde durulabilir:
1-Bela ve musibetler karşısında direnç gösterip onların üstesinden gelme iradesi göstermek,
2-Allah’ın buyruklarına riayet hususunda kararlılık göstermek,
3-Risk taşıyan işlerde acele etmeden, tedbirli davranarak hareket etmek. Buna sabrın teenni boyutu denilebilir.
Böyle bir tutum aceleciliğin getireceği tehlikeleri ve olumsuzlukları ortadan kaldırır. Mekke’den Medine’ye gelip doğrudan huzuruna giren heyetten ayrılarak temizlenip güzel bir elbise giydikten sonra yanına giren sahâbîye Hz. Peygamber memnuniyetini ifade etmiş ve “Sende Allah’ın sevdiği iki güzel huy var: Ağırbaşlılık-yumuşaklık (hilm) ve teenni.” buyurmuştur (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 149).
4-Bir işte süreklilik göstermektir ki, buna azim ve sebat da denir (Lokmân suresi, 31:17). Sabır bir erdem olduğu için kötülükte kararlılığa sabır değil ısrar denir.
Kur’ân-ı Kerîm’de müminlere hitaben kendilerinin; korku, açlık, hastalık ya da engellilik hâli, mala gelen musibetlerle sınanacakları, bu tür bir imtihan ile karşılaşan ve “Biz Allah’ın kullarıyız ve O’na döneceğiz” diyerek sabır gösterebilenlerin müjdeyi hak eden bir mükafata nail olacakları, bağışlanacakları ve merhamet ile muamele görecekleri, doğru davranışın da bu olduğu hatırlatılır (Bakara suresi, 2:155-157).
Bir başka ayette çocukların anne-babaları ve mal-mülkün de sahipleri için çetin bir sınav (fitne) olduğundan bahsedilir (Enfâl suresi, 8:28) ve peygamberlerle salih insanların yakınlarıyla zor geçen sınavları, onların sabırları örneklerle anlatılır ve sabrın peygamberlerin niteliklerinden olduğu vurgulanır (Ahkaf suresi, 46:35). Mesela Hz. Ya’kûb (a.s.) çocukları ile çetin bir sınav yaşamıştır. Kardeşleri babalarının Yusuf’u kendilerinden çok sevdiğini düşünüp onu ortadan kaldırma planını yürürlüğe koymuşlar bunu da gizlemeye çalışmışlardır. Buna üzülen Hz. Ya’kûb “Nefsinizin sizi kötü bir işe sürüklediği anlaşılıyor, artık bana düşen güzelce sabretmektir.” diyerek dayanıklılık (metanet) göstermiş, sonunda oğlu Yusuf’a kavuşmuştur.
Sabredenlerin kazanması ve Allah’ın onlara yardımı İlahi yasadır,[2] Allah sabredenleri sever.[3] Bu sebeple müminler, Allah’tan sabır dilemeli[4] ve kendileri de Hz. Lokman’ın oğluna yaptığı gibi[5] birbirlerine sabrı tavsiye etmelidirler.[6]
Allah’ın buyruklarını yılgınlığa düşmeden ifa etmek de sabrın bir çeşididir. Allah Te’âla’nın velilerden çocuklarının namaz kılmalarını sağlamalarını ve kendilerinin de namaza sabırla devam etmelerini istemesi (Tâhâ suresi, 20:132) örnek olarak zikredilebilir.
En doğrusunu Allah bilir.
[1] Buhârî, “Rikâḳ”, 20; Müslim, “Zekât”, 124.
[2] Ali İmrân suresi, 3:125; Furkân suresi, 25:20; Bakara suresi, 2:153, 249; Enfâl suresi, 8:46, 66.
[3] Ali İmrân suresi, 3: 146.
[4] Bakara suresi, 2:250; Âraf suresi, 7:126.
[5] Lokmân suresi, 31:17.
[6] Beled suresi, 90:17; Asr suresi, 103:3.