Hayat

Özür Dileyerek İnsanlık Suçundan Kurtulmak Mümkün (mü) !

Sömürgeciler işledikleri insanlık suçlarını, özür dileyerek unutturuyorlar. Kibirlerinden geçilmiyor, sorumluluk üstlenmiyorlar da özür dilemenin havasını bile atıyorlar.
İlhan Bilgü
24 Aralık 2021
Günümüzde bazı ülkeler: “Özür dileriz, iyi bir şey değildi.” diyerek işledikleri insanlık suçundan kurtulabiliyorlar.

Tarihin nasıl tekerrür ettiğine bakmak için illa ki, uzak geçmişe doğru gitmeye gerek yok. Daha 1900-1975 yılları arasında Avrupa ülkelerinin işledikleri insanlık suçlarına baktığımızda Almanya’nın Yahudilere karşı işlediği o korkunç Holokost suçu haricinde bir cezalandırmayı göremiyoruz. Özür dileyip duruyorlar. Üstelik şimdilerde, özür dilemenin havasını bile atıyorlar. Hem de kibirlenerek, böbürlenerek. Hatta sanırsınız ki, suçu işleyenler onlar değil de başkası. Bir de şu Namibya’daki insanlığa karşı işlenen suçları yok mu? Kibirlerinden geçilmiyor. Gören de zannedecek ki, sanki, özür dilemek için insanlık suçu işlemek gerekiyor.

Dediğim gibi, hakikaten abartmıyorum, Avrupa ülkeleri, buna Kanada ve ABD’yi de katabilirsiniz; “Özür dileriz, iyi bir şey değildi.” diyerek işledikleri insanlık suçundan kurtulabiliyorlar. Bunun en iyi örneklerine son aylarda Kanada’da şahit olduk. Biliyorsunuz, Kanada’da, Kanada’nın asıl sahipleri olan ve kendilerine işgalciler tarafından “Kızılderili” denilen yerli insanların çocukları zorla ailelerinin ellerinden alındıktan sonra kapatıldıkları “medeniyet okulları”nda öldürülmüştü. Benim şahsen ve yürüttüğü bazı siyasetlerini takdir ettiğim şimdiki Kanada Başbakanı Justin Trudeau öldürülen çocukların kemiklerinin tespit edilmesinden sonra ardı arkasına özür diledikçe yeni mezarlar keşfedildi. Belirteyim, belki Justin Trudeau olmasaydı bu özür de olmayacaktı.

İşte bu başbakanın, yani Justin Trudeau’nun daha önceki yıllara dair bir başka özrünü de bir yerlere not olarak kaydetmişim. Şöyle demiş Trudeau o 18 Mayıs 2016 tarihli özründe: “Bugün, hiçbir kelimenin, o yolcuların yaşadığı acıyı ve ıstırabı tamamen silemeyeceğini bilmeme rağmen, Kanada hükûmeti adına, Komagata Maru yolcularının o dehşetengiz durumuna kayıtsız kalma izni veren, o sırada yürürlükte olan böylesi kanunlara sahip olduğumuz için gerçekten de samimiyetle özür diliyorum.”

Bu notumdan epey sonra olay nedir diye araştırdığınızda hakikaten de sadece kanunlar için özür dilemekle geçiştirilemeyecek kadar önemli bir insanlık suçu ile karşılaşıyorsunuz. Ve, Justin Trudeau’nun çok iyi seçilmiş, “özür diledi ya” denildiğinde yalan sayılmayacak, ama, hiç de özür anlamına gelmeyecek o olayı nasıl da geçiştirdiğini anlıyorsunuz. Üstelik yine bakıyorsunuz, sömürgecilerin ne kadar da kibirli ne kadar da bencil olduklarını tespit edebiliyorsunuz. Fakat yine de hakkını teslim edelim, Justin Trudeau 102 sene sonra bu insanların acısını hissedebilmiş ve paylaşabilmiş olması bakımından takdiri hak etmiyor da değil.

Komagata Maru gemisinde mahsur kalan yolcular. @City of Vancouver Archives

 

BEYAZ İNSANIN ÜLKESİNİ KORUMAK

Bizim Justin Trudeau’nun özür dilediği olay şu: Bir İngiliz sömürgesi olan Hindistan’dan 376 Hindistanlı, yine İngiliz sömürgesi olan Kanada’ya Komagata Maru isimli bir gemi ile giderler. Fakat Kanada, İngiliz sömürgesi olan Hindistan’dan gelen kişiler için ülkeye giriş yasağı koyar. Bu yüzden de 337 Sih, 12 Hindu ve 27 Müslüman’dan oluşan gemi yolcularının Vancouver limanına inmesine “Beyaz insanın ülkesi”nin ve “medeniyetin korunması” adına müsaade etmez.

Olabilir. Olabilir olmasına da, tam iki ay boyunca, gemiye yanaşma izni verilmediği gibi, yolculara yiyecek ve içecek yardımı yapılmasına da müsaade etmez. Gemi, artık geri dönme kararı alır ve Kanada’dan Hindistan’ın Kalküta limanına 2 ay sonra geri döner.

İşte asıl olay şimdi başlamaktadır. Geminin 27 Müslüman yolcularından bir tanesi Mevlana Bereketullah’tır. Ki, kendileri, İngiliz sömürge imparatorluğu için tam bir baş belasıdır. Tüm dünyanın devrimci hareketleri ile irtibat kurmuş, mücadele etmiş, hatta ve hatta Almanya’nın İngilizlere karşı Osmanlıya “Cihad-i ekber” ilan etmesinde bile etkili bir rol oynamıştır. Kalküta dönüşü sonrasında doğruca İstanbul’a gelir. O ayrı bir hikâye.

Komagata Maru gemisinin Kalküta limanına varması ile bir tutuklama furyası başlar. Yolcular polise direnir ve sömürgeci İngiliz polisleri “teröristlerden” 19 kişiyi gemide kurşuna dizer. Bir kısmını tutuklar, bir kısmını da Birinci Dünya Savaşı bitimine kadar köylerinde ev hapsinde tutar.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi 2016 yılında Kanada Başbakanı 1914 yılında meydana gelen bu olay hakkında özür dileme fazileti bahşeder. İngilizler mi? İngilizler bu katliamı “insanlık adına” ve insanlığın “teröristlerden” temizlenmesi adına yaptıkları için özür dileme gereği duymazlar. Özür dileyenler de suçu unuttururlar, özür dilemelerini büyük bir erdem diye bize satarlar.

İşte bu kadar kolay!

Reklam (İç Sayfa)

en çok okunanlar

Reklam

Pin It on Pinterest

Paylaş