YAZARLAR
Almanya Başbakanı Scholz’un Türkiye Ziyaretine Niye Seviniyorum?

Daha başlamadan, yani tam baştan ifade edeyim ki, siyasetçiler bana artık eskisi kadar ilgi çekici insanlar olarak gelmiyor.
Her ne kadar ipimiz bu siyasetçilerin elinde ise ve aldıkları kararlar zaman zaman uykularımızı kaçıracak kadar bizi etkilese de bu böyle. Ya ben siyasetten bıktım, ya da, siyasetçiler beni bıktırdı.
Fakat, gerek Türkiye ile gerekse Almanya ile herhangi bir ülkenin karşılıklı anlayış, işbirliği ve dayanışma amaçlı ziyaretleri ve görüşmeleri beni sevindiriyor. Bazen içim kıpır kıpır ediyor.
Mesela, Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un Türkiye ziyaretini dört gözle bekledim dersem, size yalan söylemiş olmam. Sanki benden Erdoğan’a selam götürüp, ondan da bana selam getirmiş gibi hissediyorum kendimi.
“İşbirliğimiz artacak, iki ülke beraber çalışacak, sorunlara karşılıklı müzakerelerle çözüm üreteceğiz” gibi alışageldiğimiz ve siyasetçilerin sürekli dillerine dolandırdığı ifadeler bile heyecanladırıyor beni. Söz konusu ülkeler Almanya ve Türkiye olunca, verilen vaatler tutulmasa da hoşuma gidiyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Scholz’a, Almanya’daki Müslümanlara ve Türklere karşı nefret söylemlerinden endişe duyduğunu aktarması ne kadar hoşuma gidiyorsa, Scholz’un bu konuda adeta sıfır tolerans göstereceklerini sözleşmesi de o kadar hoşuma gidiyor.
Ziyaret sonrası Almanya’ya döndüğünde Olaf Scholz’un sosyal medya hesabından hem Almanca hem Türkçe olarak kullandığı şu ifadeler içimi ısıtıyor: “Almanya ve Türkiye arasında sıkı toplumsal bağlar vardır. Türkiye önemli bir siyasi aktördür. Her konuda aynı görüşte olmasak da uluslararası uyuşmazlıklar hakkında yoğun bir fikir paylaşımında bulunmak önemlidir. Çözümler ancak bu şekilde mümkün olur.”
Bu ifadelerde biraz zorlamalar görsem de, yani Scholz’un bunları diplomatik nezaket icabı yazdığını düşünsem de hoşuma gidiyor. Scholz’un en azından, hiç olmasa bile sadece “toplumsal bağ” ilişkisine vurgu yapmasını önemli ve aynı zamanda değerli buluyorum. İşte bu toplumsal bağın bir parçası olarak ben, başbakanımız Scholz ile cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın daha derin bir Almanya-Türkiye işbirliği arzusunun gerçekleşmesi için dua ediyorum.
Diplomatik olarak Türkiye-Almanya ilişkilerinde kendimi bir tarafta görmüyorum. Her iki tarafta da ben varım. O yüzdendir ki, Almanya’da olan her kötü gelişme beni üzdüğü kadar her iyi gelişme de sevindiriyor. Aynısı Türkiye için de geçerli. İşte bunun içindir ki, sadece ve sadece iki ülke arasındaki “toplumsal bağ” dolayısıyla dahi olsa, Türkiye’de olsun Almanya’da olsun siyasetçilerin siyasetleri hakkında konuşmak, değerlendirme yapmak hakkımız olduğunu düşünüyorum.
Yani bizi, tek başına Almanya’ya da Türkiye’ye de bağlayamazlar. Biz her iki ülkeye de bağlıyız. Bizi koparamaya çalışanların kendileri kopar.