YAZARLAR
Postmodern Durum ve Örselenen Cemaatler
Sosyal bilimciler yaşadığımız dönemi modern sonrası, yani postmodern olarak nitelendirmektedir. Modern dönemin aşılmasının ontolojik tasavvurun, epistemolojik anlayışın ve bunlara bağlı olarak etiğin değişimiyle gerçekleştiği iddiasındadırlar. Kuşkusuz ki bunun da toplumsal ilişkilerdeki etkisi, bireyselleşme olmuştur.
Modernite, geleneksel hakimiyet ve mülkiyet ilişkilerinin değişip dönüşmeye başladığı aydınlanma sürecinin bir sonucuydu. Meskeni ise, her ne kadar farklılıkları da bulunsa Fransa, İngiltere ve Almanya merkezli Batı coğrafyasıydı. Batı sömürgecilik vasıtasıyla siyasi ve iktisadi hakimiyet kurduğu coğrafyalarda, eğitim kurumları yoluyla moderniteyi egemen kılmaya çabaladı ve büyük oranda bunda başarılı oldu.
İslam ülkelerinde geleneksel inanç ve hayat tarzı, kamusal alandan çekilmekle birlikte, sivil alanda hayatiyetini devam ettirmeye çalıştı. Cemaatler ve tarikatların oluşturduğu sosyalizasyon, bireylere kendisine yabancı hissettiği cemiyet hayatından bir kaçış ve sığınak imkanı sağladı. Modern hayatın ortaya çıkardığı hayat tarzı ve ahlakına intibak sağlayamayan topluluklar için cemaatler, geleneksel ilişkilerin yaşatılmaya çalışıldığı korunaklı limanlar olarak görüldü. Oluşan ve kavranılmasında zorlanılan yeni dünyaya karşı verilen cevap, eski dünyanın bilindik ve alışıldık hayat tarzının sıkı sıkıya muhafazası gayretleri oldu.
Modern hayatın kamusal alandaki hakimiyetine karşın, cemaat ve tarikatlar da sivil alandaki mevzilerini korumaya gayret ettiler. Dışarıdan ithal edilmesi ve kendi tarihsel tecrübelerinin dışında gelişmiş olması nedeniyle moderniteye uyum sağlamakta zorluk çeken kitleler, cemaat ve tarikatları ayakta tutan insan popülasyonunu oluşturdular. Kamusal alanda hakim olan modernite ve sivil alanda varlığını sürdüren gelenek, geçişkenliği olan bir paralellik oluşturdular. Ve düşe kalka bugünlere gelindi.
Ancak 70’li yıllarda içine girdiğimiz ve Z kuşağı ile adeta içimizden geçen postmodern dönem, bırakınız geleneksel hayat tarzı ve zihniyetini, moderniteyi dahi tahtından etmektedir. Değil insanların klasik dini cemaat mensubiyetini, modern dönem vatandaşlık/yurttaşlık bilincini dahi zedelemektedir. Postmodern durumun yol açtığı en büyük hasar kolektivizm bilincini köreltmesi olmuştur. Kısaca kolektivizm, topluluğun (cemaatin) bireye öncelenmesidir. Hatta mübalağa edecek olursak, topluluğun ortak menfaatine bireyin hizmet ettirilmesidir. Bu yazıyı okuyup da cemaatlere aşina olanlara, hizmet kelimesi tanıdık gelecektir.
Postmodern durumun gadrine uğramış kişi, insanlığın toplumsal birliklerden değil, bireylerden oluştuğu kanaatine sahiptir. Bireyin özgürlüğüne önem veren ve genellikle kendine yeterli, kendi kendini yönlendiren, görece özgür bireyi ya da benliği vurgulayan siyaset ve toplum felsefesi olan bireycilik, artık günümüz dünyasının hakim zihniyeti haline gelmiştir. Bu mevcut yeni insan yapısını çözümleyemeyen dini cemaatler, toplumsal hayattan tasfiye edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Mevzuya gelecek yazımızda devam edeceğiz.