YAZARLAR
Postmodern Durum ve Örselenen Cemaatler (II)
Önceki yazımızda, postmodern durumun yol açtığı bireysel değişim ve dönüşümün toplumsal ilişkilere yönelik etkilerine değinmiştik. Bu mevcut yeni insan yapısını çözümleyemeyen dinî cemaatler, toplumsal hayattan tasfiye edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır cümlesiyle bitirmiştik. Gerçekten de, bireyselciliğin ve hazcılığın topluma egemen olduğu günümüzde, fikrî manzumesini, yapısını ve iletişimini yenilemeyen (tecdid) İslamî cemaatler, erimeye yüz tutmuştur! Âdeta, ölüm ilanı henüz verilmemiş cenaze gibidirler. Cemaatlerin geleceği ile ilgili, problemlerin tespitine dair düşüncelerime, üç ana başlık altında değinmeye çalışacağım.
CEMAATLERİN GELECEĞİ
İlk olarak zihniyet ile ilgili olan sahadır. Batı dillerinde mantalite olarak dillendirilen zihniyet, bir toplumdaki ya da topluluktaki bireylerde, görüş ve inanış etmenlerinin etkisiyle oluşan düşünme yolu, düşünüş biçimidir. Cemaatler, çağın getirdiği zihinsel hastalıkların bilincinde olacak fikrî derinliğe muhtaç durumdadır. Günümüzde, İslam’ın ilkelerinden uzak hayat tarzlarına sebep olan çağdaş aklı çözümlemekten acizdirler. Hatta böyle bir sorunun farkında olmadıkları için, bu minvalde bir gündemleri dahi yoktur.
Diğer husus ise, yapısal alan içerisinde değerlendirilen idari mekanizmadır. Bireyin kendi iradesini özgürce kendi eline alma çabasının yükseldiği bir dönemde, cemaatler, meşveretten uzak idarî bir yapıya sahiptirler. Genel anlamda, “Doğu Despotizmi”ni andırır biçimde “Tek Adam Sendromu”nun hakim olduğu bir görünüm arz etmektedirler. Karar aşamalarında, liyakat değil, cemaatin liderine sadakat esas olarak alınmaktadır. Kollektif akıl değil, ya tek adamın ya da dar bir yakın çevrenin aklı esas alınmaktadır. Böyle olmayanlarda dahi, saymış olduğumuz bu arızalı görünüm, bir imaj olarak cemaatlere yapışmış vaziyettedir. Artık bireyler, icra edilen hizmetlerin içeriğine ve kalitesine dair kanaatlerinin önemsenmesini istemektedir.
Son olarak, cemaatlerin postmodern süreçte iletişimin en güçlü olduğu sosyal medya mecrasında var olmakla, toplumsal kesimlere ulaşıldığı yanılsamasıdır. Oysa söylemleri, yeni jenerasyonu teğet geçmektedir. Bugünün nesillerine cazip gelmeyen bir dili kullanmakta ısrarcıdırlar. Mehmed Akif’in yüz yıl evvel söylediği “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı.” anlayışından uzaktırlar. Eski çağlarda üretilmiş olan ve o günün insanına hitap eden söylemi, pişirip pişirip mensuplarının önüne koymaktadırlar. Oysa, eski bir siyasînin hikmetli ifadesiyle; “Dünün güneşiyle, bugünün çamaşırı kurumaz.”
Yazıyı bitirirken, şahsi öngörümü özetlemeye çalışacağım. Küreselleşmenin getirdiği imkânlar vasıtasıyla yaygınlığını arttıran ve bireyler üzerinde hakimiyet tesis eden postmodern zihniyet, birçok siyasi, iktisadi ve sosyal kurum ve kuruluşların tasfiyesine neden olacaktır. Mevcut dünyanın ortaya çıkardığı sorunların bilincinde olan ve bunlara getireceği çözümleri cazip bir söylemle topluma ulaştıracak olan dinî cemaatler ayakta kalabilecektir.