İsveç’teki Katliam ve Cevapsız Sorular

İsveç’teki Katliam ve Cevapsız Sorular

4 Şubat’ta İsveç’in Örebro kentinde gerçekleşen ve 11 kişinin hayatını kaybettiği silahlı saldırı, ülkede şok etkisi yarattı, zira “ülke tarihindeki en kötü kitlesel silahlı saldırı” olarak kayıtlara geçti. Risbergska Kampüsü adlı eğitim merkezinde 35 yaşındaki bir İsveçli tarafından gerçekleştirilen bu katliam, bu yazının kaleme alındığı saldırıdan bir hafta sonrasındaki bir tarihte bile pek çok soruyu beraberinde getiriyor, olayın ardındaki gerçek motivasyon konusunda yetkililer hâlâ net bir açıklama yapmaktan kaçınıyor, “kurbanlar farklı cinsiyet, yaş ve milletlerden” deniyor.

Bu arada polis, yanında taşıdığı makineli tüfekle okula girerek 10 kişiyi öldürdükten sonra intihar eden saldırganın evinde yaptığı aramada çok sayıda mermi, üç silah ve dört av tüfeği ruhsatı buldu. Avrupa’da en fazla sivil silahlanma oranına sahip ülkelerden olan İsveç’te saldırının ardından bu konuda tedbirlerin ve kuralların sıkılaştırılması da gündemde.

Gündem | 11 Şubat 2025 İsveç’te Okul Saldırısında Öldürülenlerin Çoğu Göçmen Kökenli

GİZLENEN GERÇEKLER Mİ?

Saldırıda hayatını kaybedenlerin çoğunluğunun Suriyeli ve birinin de Bosnalı olduğu bilgisinin kamuoyuna açıklanması günler sürdü. Yetkililer, kişisel verilerin korunmasını bahane ederek, kurbanların kimliklerini uzun süre gizledi. Oysa bir çocuk dahi bu saldırıda hayatını kaybedenler arasında yer alıyor. 

İsveç televizyonu TV4 kanalı, saldırı esnasında tuvalette saklanan bir öğrencinin kaydettiği videoyu yayınladı. AFP haberine göre görüntülerde ekrana yansımayan bir kişinin “Avrupa’yı terk edeceksiniz!” diye bağırdığı duyuluyor. Polis ise, olayın ideolojik veya ırkçı bir motivasyona dayandığına dair bir kanıt bulamadığını belirtiyor. Oysa dil eğitimi de verilen ve çok sayıda göçmenin eğitim gördüğü bir okulda gerçekleşen böylesine bir katliamın hedef aldığı insanlar salt bir tesadüf olabilir mi? 

Yetkililer ve medya, bu saldırıyı bireysel bir şiddet vakası olarak sunmaya çalışıyor. Ancak olay, Avrupa’da artan yabancı karşıtlığının ve ırkçı düşüncenin bir sonucu olabilir mi? Saldırgan Andersson’un geçmişte aşırı sağ görüşlü gruplarla bağı olabileceği ihtimali gündeme gelse de yetkililer bu konuda herhangi bir detay vermekten kaçınıyor.

İsveç, göçmenlere yönelik saldırıları görmezden gelmeye devam ederken, toplumsal kutuplaşma derinleşiyor. Saldırının sebebi konusunda gerçekler ne kadar gizlenmeye çalışılsa da kamuoyu bu sorulara net bir cevap bekliyor.

ACABA DEDİRTEN HÂLLER…

Maalesef yılların tecrübesi ile insanın gözünde hemen şöyle bir sahne canlanıyor: Bir saldırgan böylesi korkunç bir katliam öncesi “Allahu ekber” diyerek bağırmış olsa saldırının motivasyonun açıklanması bu kadar sürecek miydi? Saldırgan Müslüman kökenli olsaydı, Avrupa basını başta olmak üzere tüm dünya basını canlı yayınlarla günlerce bu konuyu sürmanşetlere çekmez miydi? Ardından Avrupa’daki İslami kurumlardan terörle aralarına mesafe koyma açıklamaları beklenmez miydi? Ardı ardına ülkeler aşırılıkla mücadele adına bir kez daha Müslümanlara “potansiyel tehlike” gözüyle bakıp, Müslümanlar üzerindeki baskıyı artırmaz mıydı? Biraz trajik bir yaklaşım mı oldu bilmem ama söyleyene değil söyletene bak demiş atalarımız. Bunları söyletenler de düşündürenler de yıllardır Müslümanlara yaşatılanlardır. 

Kur’an yakılma eylemleriyle meşhur İsveç’e geri dönelim; bu korkunç katliam, bir bireysel şiddet vakası mı, yoksa Avrupa’da büyüyen bir nefret dalgasının yeni bir göstergesi mi? Bekleyip göreceğiz. Bu şiddetin son bulması temennisi ile…