“Sınırlar Olmazsa Saygı Olmaz”

“Sınırlar Olmazsa Saygı Olmaz”

@Shutterstock

Mutlu ve huzurlu bir aile ortamında yetişen bir insanın, hayatta başarılı olma ihtimali çok yüksektir. Aile üyeleri birbirini hem seviyor hem de birbirlerine güveniyor. Muhteşem bir aile ortamı değil mi? İdeal aile ortamı diye düşünebiliriz.

Yusuf Yeşilkaya

Anne, babayı seviyor. Baba, anneyi seviyor. Ebeveynler çocuklarının mutluluğu için her özveriyi yapmaya çalışıyor. Çocuklar, bireysel sorumluluklarını yerine getiriyorlar. Evde herkes rolünü doğru yerine getiriyor. 

İdeal aile ortamını bulamayız diyorsanız ortalama bir aile ortamına bakalım. Mutlu ve huzurlu bir aile ortamının olmazsa olmazı sevgi mi? Belki… Ama bence sevgiden daha önce gelen bir kavram var. O da saygıdır. Saygı olmadan, sevgi bile yaşanmaz. Sadece sözle söylenilen bir sevginin çok fazla işlevselliği mevcut değildir. Ve sadece sözel sevgi, rüzgâr karşısında korumasız bir ateşe benzer. Rüzgârın önüne alıp kovaladığı ateş ya kudurup kontrolden çıkar ya da sert bir esintide hemen söner. İşte saygı, bütün kavramların âdeta korumasıdır.

“AİLEMEZ KÜÇÜK DEVLETİMİZDİR”

Peki, saygı nasıl yaşanır? Saygılı bir yaklaşımın bileşenleri nelerdir? Öncelikle bilişsel olarak herkes sınırlarının farkında olacak ki, davranışsal olarak saygı ortaya çıkabilsin. Peki, sınırlar nasıl korunur? Veya neden illa ki sınırlar? Sınırlar önemlidir. Bir devleti sınırlar korur. Ailemiz bizim küçük devletimizdir. Aile içinde bireyler sınırlarının farkında olmazsa tartışma olur, kaos çıkar, huzursuzluk olur, çatırdama sesleri duyulur. Herkes rolünü iyi bilmeli ve rolünün gereğini yerine getirmelidir. 

Sınırları biraz daha açacak olursak, ailede herkesin bir veya birkaç rolü var. Örneğin anne ve eş rolü var. Baba ve eş rolü var. Evlat rolü var. Kardeş rolü var. Bu roller, sınırları belirlememize yardımcı olur. Adına modern yaklaşım diyerek, anne babalığı bir kenara bırakıp, çocuklarla arkadaş olmaya kalkmak, yaptığımız ilk büyük yanlıştır. Çünkü biz çocuklarımızın en iyi arkadaşı olamayız. Olmamalıyız da! 

AİLE | 12 Aralık 2022 Değişiklerle Karakterize Edilmiş Bir Dönem: Ergenlik

EBEVEYNLİK ROLÜ ‘BAYPAS’ EDİLMEMELİ!

Çocuklarımız, akranları içerisinden bir veya birkaç arkadaş bulabilir. Hatta birçok arkadaş edinme imkânları da var. Ama unutmayalım ki, çocuklarımızın sadece bir tane annesi ve bir tane babası var. Anne ve baba rolünü arkadaşça tutumlar için kullandığımızda ve gerektiğinde ebeveyn rolünü nasıl gerçekleştireceğiz? Ebeveynlik rolünün baypas edilmemesi, yedek kulübesine gönderilmemesi lazımdır. Elbette çocuklarımızın arkadaşları olacak. Lakin kapıyı kapattığımızda sadece aile bireyleri olacak aynı çatının altında. Kimi kiminle takas ettiğimize iyi bakmak gerekir. 

Israrla ebeveyn rolünün başka bir rol ile değiştirilmemesini ifade ederken, çocuklara karşı illa ki, çok sert, acımasız ve baskıcı bir tutum izlenmesi gerektiğini savunmuyorum. Ebeveynlik, çocuklarına karşı koşulsuz bir sevgi ile yaklaşımı gerektirir. Bu koşulsuz sevgi her durumda evladın menfaatini üstün tutmaktır. Yani ister şefkatli, ister tatlı sert, ister otoriter, isterse yumuşak bir tutum olsun. Ebeveyn her durumda evladının iyiliğini düşünür ve ona göre tutum geliştirir. Aksi düşünülemez bile zaten.

Hatta çocuklar, ebeveynlerinin hangi durumlarda hangi davranışları sergilediğine göre kendilerine de ayrı bir tutum geliştirirler. Yeter ki, ebeveyn tutumları kararlı ve dengeli olsun. Örneğin çocuğun hatalı bir davranışına anne sert bir yaklaşım sergilerken baba görmezden gelirse ya da tam tersi olursa… Aynı davranışa bugün sert tepki koyarken bir başka zamanda esnek tavır almak gibi. Çocuk yalan söylediğinde ebeveynler, bunu görmezden gelirse hatta yalan söyleme konusunda çocuğu yüreklendirirlerse… Bu çocuk büyüdüğünde “niçin yalancı oldu?” diye sorgulayamayız sanırım.

SAYGI NEDİR?

Saygı, bir başka ifadeyle haddini, hududunu bilmektir. İnsanın kendini bilmesi, muhatabını tanıması ve ona göre tavır sergilemesidir. Ebeveynlerin sadece birbirlerine hitap şekli için kullandıkları sözcükleri, çocukları için de kullanmaları doğru değildir. Konuyu açmak gerekirse, insan eşine “canım, bir tanem” diyebilir. Çocuğuna da “canım, bir tanem” diyebilir. Eşine “aşkım, sevgilim” diyebilir. Ama çocuğuna “aşkım, sevgilim” diyemez, dememelidir. Derse ne olur? Derse çocuğun bilinçaltında rol çatışması yaşanmasına neden olur. Aynı şekilde çocuklar da anne babalarına karşı “anneciğim, babacığım” diyebilir. Hatta abartalım, “babişko, annişko” diyebilir. Ama çocuklar anne babalarına karşı “aşkım, sevgilim” diyemez, dememelidir.

Aile ortamında gerektiğinde anne ve babalar, çocuklarına karşı emir kipinde cümleler kurabilir, yani gerektiğinde emredebilir. Buyurgan ifadeler kullanabilir. Ama çocuklar ebeveynlerine karşı emir kipinde cümleler kuramazlar. Buyurgan ifadeler kullanamazlar. Yani çocuklar anne ve babalarına emir veremezler, vermemelidirler. Dünyaya geliş sebebi olan insanlara karşı, patron tutumu sergileyemezler.

AİLE | 27 Eylül 2024 Aile Bağlarını Kurmak

SINIRLAR İHLAL EDİLİRSE NE OLUR?

Sınırlar ihlal edilirse ne olur? Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, sınırlar bir defa ihlal edilmez. Bir defa ihlal edilen sınır, sürekli ihlal edilir. Ve bu durum, artık ihlal olarak algılanmaz. Sınırlar olmazsa saygı olmaz. Saygı olmazsa kargaşa olur. Başlar ayak, ayaklar baş olur. Ortada otorite diye bir güç kalmaz. Ciğerparelerimiz, evlatlarımızın anne ve babası olmaktan çıkarız; çocuklarımız bizim efendilerimiz olurlar.

Çocuklarımız için her türlü özveriyi gerçekleştirmek başka bir şey. Çocuklarımızı, efendilerimiz yapmak başka bir şey. Her ebeveyn, çocuklarının hayatta başarılı olmasını ister. Çocuklarının hem yaşam becerilerini kazanmaları için hem de akademik başarılarını sağlamak için yapmayacağımız fedakârlık yoktur. Bunlar tamam. Ama bütün bunların aile ortamı içerisinde herkesin üzerine düşeni gerçekleştirmesi ile olacağını ifade etmeye çalışıyorum. 

Çocuklarımız için elimizde olan imkânları kullanmamak, onlar için yapabileceğimiz şeyleri esirgemek yanlış bir tutum olur. Ama “ben yaşamadım çocuğum yaşasın” diye bütün sınırları kaldırmak da hata olur. Ben görmedim çocuğum görsün, elin içinde utanmasın düşüncesi, bizleri yanlış yönlendiriyor. Herkes yaşadığı çağın, yetiştiği ailenin ve içinde bulunduğu şartların durumuna göre nasibini alacak. Doğru olan budur.