YAZARLAR
Sorumluluklarımızı Hatırlama Zamanı

Yaz mevsimiyle birlikte Sıla Yolu da yeniden hareketlenmeye başladı. Avrupa’nın dört bir yanından bu günlerde hasretin ve kavuşmanın heyecanıyla yola çıkanlar anavatana doğru ilerlerken hepinize hayırlı yolculuklar, kazasız belasız tatiller diliyoruz. Yola çıkmadan yol sadakalarımızı ihmal etmeyelim.
Tatil güzel, ancak unutmayalım ki tatil sadece dinlenmek değil; aynı zamanda bir yenilenme, bağları tazeleme fırsatıdır. Türkiye’deki teşkilatlarımız sizleri bekliyor. Memleket ziyaretinizi anlamlı hâle getirmek için bulunduğunuz yerlerdeki şube ve temsilciliklerimize uğrayın. Akrabalarınızı, yaşlı büyüklerinizi ziyaret edin. Sıla-i rahim sadece bir gelenek değil, aynı zamanda bizi biz yapan temel değerlerimizdendir. Çocuklara İslam tarih ve kültürünü anlatacağınız yerler de uğrak noktalarınız arasında bulunsun.
Berlin’de Tarafsızlık Yasası’nda Reform
Almanya’da başörtüsü yasağı bu günlerde yeniden gündemde. Berlin’de öğretmenlerin derslerde başörtüsü takabilmesi mümkün kılan bir yasa bulunsa da fiilen uygulanmıyordu. Yeni reformla yasa hem Anayasaya hem Eğitim İdaresi uygulamalarına uyumlu hâle gelecek. Yeni yasa tasarısına göre, bir öğretmenin başörtüsü takmasının okul huzurunu tehdit ettiğine dair somut ve objektif veriler yoksa yasak uygulanamayacak. Bu kararları ise okul denetim makamı verecek. Tarafsızlık Yasası’na dair bu gelişmeler olumlu yönde olsa da yasa tasarısındaki temel sorun hâlâ yerinde duruyor: Somut tehlike nedir? Bunu kim tanımlar? Ne zaman geçerlidir? Bu gibi muğlak ve yoruma açık ifadeler, çoğu zaman hak ihlallerine gerekçe yapılabiliyor. Dolayısıyla atılan bu adım önemli olsa da uygulamada adil ve hakkaniyetli sonuçlar doğurmadığı sürece, başörtülü bireyler için gerçek bir güvence anlamı taşımıyor. Yasanın, yoruma değil hakkaniyete dayalı, özgürlükleri esas alan bir şekilde uygulanması şart. Aksi takdirde, “özgürlük” adı altında devam eden belirsizlik, sadece başka bir mağduriyetin adını değiştirir.
İster Berlin’de olsun ister başka yerlerde olsun bu gibi adımlar sadece hukuki bir gelişme değil, aynı zamanda toplumsal bir kazanımdır. İnancı gereği başörtüsü takan bir bireyin öğretmen olabilmesi, kamusal alanda görünür olması bir toplumun çoğulculuğunu ve özgürlük anlayışını yansıtır. Başörtüsüyle çalışan kadınların eğitime, sağlığa ve sosyal hayata katkısı, sadece bireysel bir hak değil, toplumsal bir zenginliktir. Bu adımın, genç kuşaklara daha adil, kapsayıcı ve özgür bir toplum fikrini aşılayacağına inanıyoruz.
Ve Gazze…
Tüm dünyanın gözleri önünde, artık çocuklar, bebekler açlıktan ölmeye başladı. Bu, durum insanlık adına bir utançtır. Herkesin vicdanını sızlatması gereken bu manzara karşısında sessiz kalamayız. Gazze’de yaşananlar bir insanlık trajedisidir ve bu trajediyi durdurmak hepimizin sorumluluğudur. Gerek dualarımızla gerek yardım kampanyalarıyla gerekse kamuoyunu bilinçlendirme çabalarımızla bu zulmün karşısında olmalıyız.
Srebrenitsa’nın 30. Yılı: Unutmak İhanettir
Bu yaz, aynı zamanda tarihin en karanlık sayfalarından birinin yıldönümüne de denk geliyor. 11 Temmuz 1995’te Bosna Hersek’in Srebrenitsa kentinde 8 binden fazla Boşnak erkek ve çocuk katledildi. Aradan geçen 30 yıla rağmen bu büyük acı hâlâ dinmedi. Srebrenitsa, sadece bir katliamın değil; insanlığın adalet sınavında nasıl sınıfta kaldığının da sembolüdür. Bugün Gazze’de yaşananlar gibi, o gün de sessizlik suça ortak olmuştu.
Bu nedenle hafızamızı diri tutmalı, geçmişin acılarından ders çıkararak benzer trajedilerin önüne geçmek için daha kararlı, daha sorumlu olmalıyız. Unutmak, sadece kurbanlara değil, geleceğe de ihanettir. Bu yaz tatili, hepimiz için sadece gezip eğlenme zamanı değil; aynı zamanda bu sorumluluklarımızı hatırlama, insanlığın vicdanıyla yeniden yüzleşme zamanı olsun.