Avrupa’da Müslüman Düşmanlığı Endişe Verici Boyuttayken…

Avrupa’da Müslüman Düşmanlığı Endişe Verici Boyuttayken…

Önümde iki haber var. Birisinde, Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı’nın (FRA) Avrupa ülkelerindeki Müslüman düşmanlığı üzerine yaptırdığı anketin sonuçları yer alıyor. Diğer haberde ise Konrad Adenauer Vakfı’nın Almanların en çok neden endişe duyduklarına dair bir araştırmasının sonuçları veriliyor.

Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı’nın anket sonuçlarına geçmeden önce bu Konrad Adenauer Vakfı’nın araştırması üzerinde birkaç kelam etmek gerekiyor. Araştırmayı okuduğumuzda her şeyden önce Almanların en çok Rusya-Ukrayna çatışmasının sonuçlarından korktuğunu anlıyoruz. Burada tipik bir medya ve siyaset yönlendirmesinin izlerini bulmak çok kolay. Zira, Almanya’nın hakikaten Ukrayna savaşının bitip bitmesini isteyip istemediği bile bilinemezken, halk bu çatışmanın sonuçlarının kendileri için çok tehlikeli olduğuna inanır hâle gelmiş.

Amanların hayatta en büyük iki korku veya endişesinden diğerlerine de bir göz atalım. Almanlar için ülkede aşırı sağın yükselişi ve yabancı düşmanlığı en büyük endişe kaynağı olduğu gibi aşırı göçmen yoğunluğu da aynı oranda endişe kaynağı.

Yanlış anlamayın, rapor böyle. Bu durum aslında Alman toplumunun yabancı düşmanlığı ve göçmenler konusundaki kafa karışıklığını ortaya koyarken, diğer taraftan halkın yüzde 20’si hem yabancı düşmanlığından hem de göçmen fazlalığından korktuğunu söylüyor.

Şimdi gelelim Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı’nın Avrupa’daki Müslüman düşmanlığı ve ayrımcılığı anketine. Bu ankete göre Avrupa’da en fazla Müslüman karşıtlığı Avusturya Almanya ve Finlandiya’da. Yani Avrupa’nın demokrasi ve ekonomisiyle en gelişmiş ülkelerinde. Laikliğin kurucusu Fransa ise “din ayrımcılığı”nda birinci sırada. Bu da Fransa’nın, Müslümanları “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” gibi Fransız cumhuriyetinin temel ilkeleri ile dövmeyi ve aşağılamayı devlet politikası hâline getiren Fransa, Müslümanlar söz konusu olunca ayrımcı davranmayı tercih edebilecek kadar ileri gidebildiğini gösteriyor.

Bu arada, unutmadan göz ardı etmememiz gereken bir konu da, bu raporun Almanya’da değerlendirilmesi oldu. İçişleri Bakanlarımız, sivil (nasıl bir sivillikse) toplum kuruluşlarımız sanki böyle bir rapor yayımlanmamış gibi 3 maymunu oynadı.

Yok hakkını yemeyelim, Almanya Ayrımcılıkla Mücadele Sorumlusu Ferda Ataman’ın okkalıklı bir tebriği hak ettiğini, bu yüzden de Almanya’daki her türlü, dikkatinizi çekiyorum her türlü faşist kafalının hakaretleri ve istifa çağrılarıyla karşılaştığını da belirtmeden geçemeyiz. Ataman’a karşı yapılan saldırı, raporu doğrular nitelikte. Ataman “Müslüman karşıtlığı ciddi bir seviyeye ulaştı. Buna karşı acilen harekete geçmemiz gerekiyor.” demenin yanı sıra bir de “artık, din nedeniyle yapılan ayrımcılığın yasak olduğunu herkese anlatmamız lazım.” gibi ifadeler kullanmış. Yani, faşistleri kızdırmış.

Tüm bu olup bitenler karşısında, kafası karışık Alman toplumunda olur böyle şeyler diyebilir miyiz diye düşünmeden edemiyorum.