YAZARLAR
Ahlakî Değerlerde Değişim

Kimileri, din kaynaklı ahlakın kaynağının dogmalar, toplumsal/evrensel ahlakın kaynağının ise toplumsal realite olduğunu söylüyor ve dinlerin hepsini aynı kefeye koyarak şöyle bir indirgemeci yargıda bulunuyorlar: “Günümüz şartlarına göre yapılacak değişikliklere dinsel ahlak izin vermezken toplumsal/evrensel ahlakta bu değişimler olabilmektedir.” Böyle bir yargı, dini işe yaramaz konuma oturtmaktadır. Oysa, İslam hakkında böyle bir yargıda bulunmak mümkün değildir. Her şeyden önce Hz. Peygamber’in son peygamber olması, mesajının evrenselliğini, kıyamete kadar geçerliliğini gerektirir. Bütün zamanlar ve mekânlar için geçerli olabilecek mesaj, zaman ve zeminin değişmesine rağmen hiçbir değişikliğe izin vermeden bu işleve sahip olamaz. Dolayısıyla sorun ve ihtiyaçların hızla farklılaşıp çeşitlendiği bir dünyada insanların taleplerini karşılayamaz, evrenselliğini kaybeder.
İslam’da dogmalar ve ruhban (din adamı) sınıfı ve dolayısıyla, bilgiyi tekeline alabilecek hiçbir kurum ve kişi yoktur. Öte yandan, Kur’an, zaman aşımına uğramayacak genel ahlaki değerlere işaret eder. Sözgelimi, “Dosdoğru ol.” der. Ama, bu değeri anlamlandırma ve hangi somut davranışlarla hayata yansıtılacağına dair hazır bilgi paketi sunmaz. Halbuki, değer ile onun somutlaştığı davranış arasında uzunca mesafe vardır. Bu mesafenin katedilmesi için değeri analiz edip doğru anlama, yorumlama, sonra onu hayatla bütünleştirerek tekil olay ve olgulara uygun tutum ve davranışlara dönüştürme görevini Kur’an, insana bırakır. Müslüman, aklı iyi kullanarak düşünsel ve bilimsel çalışmalar yapmak suretiyle bu süreçlere ilişkin iş ve işlemleri yapma görevini yerine getirmekle yükümlüdür. Bu görevi herkes kapasitesince yapar.
Hayatın karmaşıklığı karşısında iyi ve kötünün değerlendirilerek ahlaki olan görüş ve tekil eylemin belirlenip seçilmesi, keskin bilme, anlamlandırma ve değerlendirme yeteneklerine sahip olmayı zorunlu kılmaktadır. Ahlak alanı genişleyip ahlaki sorunların arttığı günümüzde, ahlaka dair daha fazla ve üstelik güncel bilgi ve muhakeme gücüne ihtiyaç duyulmaktadır. Yoksa, ahlak adına ahlaksızlık, söz gelimi cömertlik adına cimrilik veya müsriflik yapılabilir. İşte, ahlakî değerleri anlamlandırarak içeriklendirme ve onları günlük hayatta karşılaşılan tekil olgu ve olaylarla bağlarını kurup somut davranışlara dönüştürme sürecinin sürekli yeniden işletilmesi, değişime yol açmaktadır. Değerin sabit ve nesnel boyutuna değişken boyutun eklemlenmesi suretiyle sürekli yenilenerek çağın diline çevrilmesi, onu canlı, esnek, dayanıklı ve işlevsel kılmaktadır.