YAZARLAR
İlla da Filozofluğa Gerek Yok Ki!

Biliyorum, “Almanya’da Polisin İslam Düşmanlığından Suriye’de Baas Rejiminin Yıkılışına ve Fransız Filozof Manent’in Müslüman Nüfusun Sınırlandırılma İsteğine” gibi uzun bir yazı başlığı olmaz. Başlık hem çok uzun hem de birbiriyle alakasız gibi. Öyle olsa bile bu, aslında tam da bu yazının hazırlık hikâyesini anlatıyor.
Şöyle ki: Önceki haftalarda Almanya’nın Rheinland-Pfalz Eyaleti İçişleri Bakanlığı 3 yıl boyunca üzerinde çalışılan ve eyalet polisindeki Yahudi, yabancı ve İslam düşmanlığının ne durumda olduğunu tespit eden bir araştırma yayımlandı.
Araştırmayı da kamuoyuna eyaletin İçişleri Bakanı Michael Ebling, hem de gururlanarak, “Rheinland-Pfalz eyaletindeki emniyet teşkilatında yapısal ırkçılık ya da aşırı sağcı eğilimlere dair herhangi bir kanıt yok” şeklinde açıkladı. Bakanı Ebling’e göre, demokratik direnç ve toplumsal güvenin güçlenmesinde polis merkezi bir rol oynarken araştırma da polisin güvenilirliğini artırıyor. Ve buna göre polis demokratik değerlere uygun hareket ediyor.
Ne yalan söyleyeyim, polisi ve İçişleri Bakanını tebrik eden bir yazı yazacaktım. Gel gör ki, ilgili bakanın hiç gündeme getirmediği eyalet polisindeki İslam düşmanlığı ile ilgili bölümleri okurken de, bu ülkede Müslümanlara karşı yapısal bir ırkçılığın ancak bu şekilde gururlanarak saklanabileceğine dair kanaatim pekişti. İnşallah yanlış bir kanaate varmışımdır diye de dua ediyorum. Ne var ki bu eyalette, her beş polis memurundan birinin Müslüman karşıtı ifadeleri açıkça desteklediği ve yüzde 26’sının bu tür ifadeleri reddetmekten kaçındığı tespit edilirken, polisten ve tabii ki, güvenliğimizden birinci derecede sorumlu bakanın olayı geçiştirmesi nasıl ifade edilebilir diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Hikâyenin Suriye boyutuna gelince. Şahsen muhaliflerin bu kadar hızlı, özellikle ifade edeyim, bu yazının yazıldığı ana kadarki tutumlarını hiç beklemiyordum. 61 yıllık bir zulüm ve işkence yönetiminin bu kadar kolay devrilmesi ve Suriyeliler nezdinde bu kadar derin bir kabul görmesini tahayyül edemiyordum. Suriyelilerin nasıl akın akın evlerine dönmek için yola düşmesini yazacaktım ki, laik Fransa’mızdan ünlü bir filozofumuzun çok “filozofça” açıklamalarına takılmak zorunda kaldım.
Filozof Pierre Manent, tabii serde itibar ve “filozofluk” da var, “Her ne kadar eşit haklara sahip olsalar da Avrupa’da bu kadar Müslümanın var olmasına hiçbir laik düzen dayanamaz. Müslüman nüfusu sınırlandırmak lazım.” gibi bir felsefe yapınca, yazının yönü oraya kaydı.
Şahsen fazla tanımam bu profesörü. Ama, bu tür ırkçı ve faşistçe lafları söylemek için illa da filozof olunmaması gerektiğini düşünüyorum. Bunları dile getiren tam bir aşırı sağ zaten var Fransa’da. İlla da filozofluğa gerek yok ki.