YAZARLAR
Günahı Küçümsemek
“Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır.” (1)
Günümüz Müslümanları tam anlamıyla bir düşünce krizi ve ahlaki karmaşasının içine çekilmiş durumda. Özellikle sekülerleşmenin getirdiği savrulma, İbn Haldûn’un “mağluplar galipleri taklit eder” tezinin bir yansıması olarak Müslümanlar ezilmişlik ve yenilmişlik sendromu yaşamaktadır. Bunun pratik hayatta getirdiği dört önemli sonuç ortaya çıkmaktadır:
Birincisi, yabancı kültürlere özenti, izzet ve şerefi orada arama,
ikincisi, dinî düşüncenin sekülerleşmesi,
üçüncüsü, dinin ana değerlerine teslimiyet yerine ölçüsüz şekilde sorgulayıcı tutum,
dördüncüsü, günahın küçümsenmesi.
Bu konuların üzerinde kısa kısa durabiliriz:
Birincisi, iman bir nasip işidir. (2) Dünyada ve ahirette en değerli nimet ve sermaye olan imana kavuşan insan, şükredip bunun kıymetini bilmelidir. İman, evvela samimi bir teslimiyet sonra da salih amel ile onu koruma altına almakla pratiğe dönüşür ve korunabilir.
İkincisi, iman, Allah’ın sevdirdiği, onun ziynetini kalplere ektiği ve davranışlarda tezahür etmesi gereken, nankörlüğü, kötülüğü, günahı, isyanı itici gösterdiği dinamik bir güçtür. (3) Dolayısıyla iman, yaşam biçimini belirleyen ana değerdir. Mü’minin izzeti de buradadır. (4) “Müslümanın ama bu benim tercihim” deyip özenti, utanma, başkasına göre şekil alma, modaya uyma gibi sebeplerle haram ve günah olan bir şeyi işlemek imanın ziynetinden ve ışığından kendini mahrum bırakmak anlamı taşır.
İmanın ziyneti Müslümanın üzerinde gözüken söz ve eylemlerindeki tutarlılıktır. Hz. Mevlânâ’nın dediği gibi “din kokudur, mü’minin eylemlerinden dinin kokusu gelmelidir.”
Üçüncüsü, Müslüman günahı küçümsememelidir. Allah ve Resûlü bir söz ve eyleme yasak koymuş ise ondan kaçınmada, bir şeyi emretmişse onun ifasında titizlik göstermek dini bir görevdir. “Allah affeder” deyip günahı küçümsemek Müslümana yakışmaz. Allah’ın affı boldur ancak kimi ve neyi affedeceği O’nun takdirindedir. (5) Küçümseyerek günahı işleyenlerin af garantisi yoktur! “İnsanlar, sınanmadan, sadece ‘iman ettik’ demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?” ayeti, nefsimizin bizi bir kötülüğe yönlendirdiğinde samimiyet testi ile karşı karşıya olduğumuzu anlatır.
Dördüncüsü, din bir teslimiyettir. Elbette sadece buna indirgenemez ancak önce samimi bir kabul sonra emir ve yasakların hikmetini araştırmak gerekir. Din, aklı yüceltmiştir ama bu akıl rasyonalite anlamındaki modernitenin dayattığı hevânın egemenliğindeki akıl değildir.
Doğrusunu en iyi Allah bilir.
(1) Fâtır suresi, 35:10.
(2) En’âm suresi, 6:125; Zümer suresi, 39:22.
(3) Hucurât suresi, 49:7.
(4) Münâfikûn suresi, 63:8.
(5) Bakara suresi, 2:284.