Herkesi Kuzu Postuna Bürünmüş Kurtlar Zanneden Kuzu Kurtlar

Herkesi Kuzu Postuna Bürünmüş Kurtlar Zanneden Kuzu Kurtlar

Avrupa’nın herkese bir deli gömleği giydirme sevdasındaki gazeteci ve politikacıları, yeni Suriye liderliğinin, insan ve azınlık haklarına yaptığı vurguyu kabullenmekte zorlanıyorlar. Bu yazının başlığı biraz da onun için zorlama bir başlık oldu. Ama, özellikle şu günlerde Suriye’deki yeni liderliğin barışçıl ve uzlaşmacı tavrını kabullenemeyenleri tanımlama açısından da doğru bir başlık olsa gerek.

Şahsen, ne devrimin lideri Ahmet eş Şara’a’yı (El Culani) ne de diğerlerini tanıyorum. Sadece devrimden bu yana yaptıklarına bakarak ve bu şekilde devam etmelerini dileyerek, “İyi gidiyorlar” diyebiliyorum.

İşte bu iyi gidiş, karşılarında kelleci DAEŞ’cileri (İŞİD), bombalı El Kaidecileri görmek isteyen bir sürü güruhu rahatsız ediyor. Öyle rahatsız ediyor ki “Bunlar kuzu postuna bürünmüş kurt” demeye getiriyorlar. Asıl kendileri başkalarına saldırırken kuzu postuna bürünerek saldırdıkları için herkesi de öyle zannediyorlar.

Tam da burada Franz Kafka’nın Dava (Der Prozeß isimli romanı aklıma geliyor. Zira bu kuzu postuna bürünmüş kurtların dünyasında, kendilerine uymayan, kendilerinin dediği yolda gitmeyen herkes düşmandır.

Gerçi Franz Kafka o hikayesinde bir düşmandan değil de, nedeni, niçini, nasılı ve amanı belli olmayan bir davadan baheseder. Bizim kuzu postuna bürünmüş kurtlarımız da, kendileri gibi olmayanların başına aynen , niyesi, zamanı ve nasılı belli olmayan davalar kurmaktan beri durmazlar.

Yahu siz ne zaman, insanlara oldukları gibi bakma, ona göre değerlendirme yeteneği kazanacaksınız diye sormadan edemiyorum

Bu tiplerin hangi makalesini, hangi haberini, hangi kitabını, hangi sosyal medya paylaşımını okursanız okuyun, hangi televizyon haber veya yorumunu izlerseniz izleyin, kendileri haricindekilerin tepesine hep aşağılayıcı, köyüleyici bir sıfat taktıklarını görürsünüz. Hatta öyle ki, bir zamanlar Türkiye’deki meşhur bir siyasetçinin “Türkiye’de özgürlük yok diyenlerin ağzını yırtarım” demesi misalli, “Bize iyi demeyen, herkes hain; bizim kötü dediğimize kötü demeyen herkes de teröristtir.” demeye getirirler işi. Aç bakalım ağzınızı açabilirseniz böylesi bir özgürlük ortamında.

Bakınız, şu Esed rejimi, babası döneminden başlayarak Suriye’yi bu hâle getirirken, rejimin postallarını yalamayan Hristiyan, Müslüman, Ermeni, Süryani, Kürt, Türk, Arap, Yezidi, Dürzi her kim varsa binlercesini katlederken, hapishanelerde işkence ederken, ortada görünmeyen bu soytarı kuzu postuna bürünmüş kurtlar, şimdi, Suriye’de insanlık taslamaya kalkışıyor. Hristiyanlara iyi davranmayı, Noel’i tatil etmeyi, onlara güvence vermeyi suçmuş gibi gösteriyorlar. Daha doğrusu, DAEŞ gibi kesmek varken, bizim işimizi niye zorlaştırıyorsunuz demeye getiriyorlar. Kadın haklarını niye gasbetmiyorsunuz deyip, Merkez Bankası’nın bir kadına verilmesini tuhaf buluyorlar.

Bizim de bunu yuttuğumuzu sanıyorlar ki, atıp tutuyorlar.