İki Cihan Saadeti İçin Üç Nasihat

İki Cihan Saadeti İçin Üç Nasihat

@shutterstock

Çoğu zaman ihlasına ve ilmine güvendiğimiz kimseler ile sohbet ederken onlardan nasihatler dinlemek isteriz. Dünya ve ahiret saadetimiz için aşağıdaki üç nasihate kulak vermeliyiz!

Nasihatin anlamına baktığımızda hem ihlas, sadakat ve samimiyet anlamlarına gelir hem de insanları iyiye ve güzele sevk etmek için yapılan konuşma, öğüt, tavsiye ve ibret verici ders niteliğinde karşılık buluruz. Nasihat kelimesinin muhteva zenginliğini daha açık şekilde anlatan bir hadiste Resûl-i Ekrem, “Din nasihattir.” demiş, çevresindekilerin, “Kim için?” diye sormaları üzerine, “Allah için, O’nun kitabı için ve O’nun elçisi için, Müslümanların yöneticileri ve onların umumu için” demiştir.

ÜÇ NASİHAT

Nasihat kelimesinin anlamının, öneminin baştan paylaşılmış olmasının da bir nedeni var tabiî. İnsan şu üç nasihati ömrü boyunca hatırlamalı ve gereğini yapmalıdır:
1. Gizlide de açıkta da Allah’tan kork!
2. Topluma karşı dilini tut, onları ancak hayırla an!
3. Yediğin ekmeğin helal olmasına bak!

Gizlide de, yani yanımızda kimse olmasa dahi, kendimizi kontrol etmek, nefsimizin bize ele geçirmesine hâkim olmak dünya ve ahiret saadetinin anahtarı olarak değerlendirilebilir. İnsanın takva üzerine yaşaması, gereğince Allah’tan korkması ve her daim ölçülü olmaya gayret etmesi kişiyi iki cihan saadetine götürecek ibadetlerin yanı sıra hayatta bir denge sağlamasına da katkıda bulunacaktır. Allah Teâlâ, şöyle buyurmuştur, “Nerede olursanız olunuz, O (Allah) sizinle beraberdir.”1 Bir başka ayette ise, “Senin Rabbin muhakkak daimî gözetlemektedir.”2

ALLAH, BANA BENDEN DAHA YAKIN!

Allah’tan korkmak demek, itaat edip isyan etmemek; zikredip unutmamak; şükredip nankörlük etmemektir. Allah’ın bizi takip ettiğini hem de daimî olarak izlendiğimizi, dışımız gibi içimizi daimî olarak gördüğünü idrak etsek günah işleyemez, emrolunduğumuz şeyleri terk edemeyiz. İlmimiz amele niçin geçmiyor? Düşünelim! Gafletten dolayıdır. Gafletin sebebi, günahlar ve cehalettir. Günahların gafletinden kurtulmanın çaresi, nasuh tövbe etmektir; cehaletin verdiği gafletin çaresi, takva ehlinden doğru ilim almaktır. Bu iki güzel halin devamı birbirimizle nasihatleşmektir. Allah korkusu ve saygısı kalbe yerleşirse, hayatta yasaklardan sakınma ve emirleri yerine getirme şeklinde görülecektir. Allah bana benden daha yakındır, daima benimle diyoruz, ancak Allah’ın yanında haram işlenir mi; gıybet edilir mi, yalan söylenir mi, farzlar terk edilir mi?

DİLİN KİLİDİ KALPTEDİR!

Günahların çoğu dil ile yapılmaktadır. Dile sahip çıkılsa günahların çoğuna engel olunmuş olur. Dilin kilidi de kalptedir. Kalbe Allah korkusu yerleşse dilden doğru olan söz çıkar. Dili korumak huzuru korumaktır. Dinin dört umde hadisinden birisi olan şu hadîs-i şerîfe göre davranırsak huzursuzluk olmaz: “Sizden biriniz kendisi için sevdiği şeyi kardeşi için de sevmedikçe iman etmiş olmaz.”3 Yine şu hadîs-i şerîf de çok manidardır, “Kim, cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulmayı isterse, ölümünü, Allah’a ve âhirete inanmış olarak karşılasın. Bir de başkalarına karşı, kendisine nasıl davranılmasından hoşlanıyorsa öyle davransın.”4 Ey Allah’ın Resûlü! Müslümanların hangisi en üstündür? diye sorulunca, Hz. Peygamber, “Dilinden ve elinden Müslümanların emniyette olduğu kimsedir.”5 diye cevap verdi. Hadîs-i şerifteki dilimizden ve elimizden her kesin emniyette olması, kimseye zarar vermememiz seviyesi en alt seviyedir. Bu seviyede bile sınıfta kalıyoruz. Bir üst seviye iyilik etmek, dilimiz ve elimizle iyi davranmaktır, en üst seviyesi ise kötülük edene bile iyilik etmektir. Şu âyet-i kerîme ile amel etsek huzur toplumu oluruz, “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.”6

HER GÜN 40 DEFA “MÂLİKİ YEVMİDDİN”

Her gün kırk defa “mâliki yevmiddîn” (ceza ve hesap gününün sahibi) deriz de kalbimizin kulağı dilimizin dediğini duymuyor. Özetle Hz. Peygamber Efendimiz ne güzel tespit etmiştir, “Dilini tutan kurtuldu.”7

EKMEĞİN YANİ KAZANCIN HELAL OLMASI

Ekmeğin, yani gıdanın helal olması için kazancın helal olması ve helal yol ile kazanılması gerekir. Kazancın helal olmasına dikkat etmeyenin günah işlemekten sakınması mümkün olmaz. Helal kazanç için, faiz alıp verme, kumar oynama, rüşvet alma, malının eksiğini söylemeden satma vs. gibi haramlardan sakınması, başkasının malını yalan söyleyerek benim diyerek sahiplenmesi gibi yanlışlardan sakınması, yenmesi ve içilmesi haram olanlardan sakınması gerekir. Kur’ân-ı Kerîm, peygamberlerin şahıslarında ümmetlerine temiz ve helal olanları yemeleri emredildiğini haber vermektedir: “Ey peygamberler! Temiz ve helal olan şeylerden yiyiniz ve salih amel işleyiniz. Çünkü Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim.”8

ÖRNEKLERİMİZ PEYGAMBERLER!

Peygamberlere önce helal ve temiz olanları yemeleri, sonra salih amel işlemeleri emredilmiştir. Akıl sahibi mü’minlere gereken, peygamberlerin hayatlarını örnek alıp izleyerek, yenen yemekleri de zevk ve şehvete kuvvet olsun diye değil, helal yoldan kazanarak Allah’ın helal kıldığı yiyecekleri Allah’a itaate kuvvet olsun diye yemektir.

ÜÇ NASİHATE DİKKAT!

Bu üç nasihati, kendimize yapılmış olarak almak, Allah korkusunu kalbimize yerleştirmek, insanlara karşı dilimizi tutup hayırda kullanmak, helal kazanca ve helal yiyip salih amelde kullanmak, bizleri de peygamberler yaşantısına yaklaştıracaktır!

1 Hadid suresi, 57:4.
2 Fecir suresi, 89:14
3 Buhârî, Îmân, 7.
4 İbn Mâce, Sünen, 11/449, H. No: 3946 (Mektebetu Şamile).
5 Buhârî, Îmân, 4, 5, Rikak, 26.
6 İsrâ suresi, 17:36.
7 Tirmizî, Sünen, Kıyame, 50, 4/274, H. No: 2501.
8 Mü’minûn suresi, 23:51.