YAZARLAR
Fıtır Sadakası

Hadislerde belirtilen şekliyle Fıtır sadakasının Allah’ın kişiyi ve velayeti altında bulunan kimselerin canını bağışlamış olması, sağ olarak ramazan ayını nasip etmesi ve bayramına kavuşmuş olmalarının şükran borcu olarak vacip kılınmıştır. Bu nedenle Fıtır sadakası şahıs başına konmuş mali bir sorumluluk olduğundan baş veya beden zekâtı da diye de isimlendirilmiştir. Ancak Fıtır sadakasının vacip olması için ramazan orucunu tutmuş olmak şartı yoktur. Örneğin kendi ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak kadar fakir bir kimsenin belirtilen vakte sağ olarak kavuşması onun Fıtır sadakası mükellefi olduğu anlamına gelmez.
Fıtır sadakası hicretin 2. yılında zekâttan önce meşru kılınmıştır. Fıtır sadakasının dinî dayanağı Hz. Peygamber’in hadisleridir. Abdullah b. Abbas’tan rivayet edilen bir hadiste Fıtır sadakasının oruç tutan kimseleri çirkin söz ve günahlardan arındırmak ve yoksullara yiyecek temin etmek için vacip kılındığı haber verilir (Ebû Dâvûd, “Zekât”, 17). Böyle olunca Fıtır sadakası, oruç tutan kimsenin oruçluya yakışmayan söz ve davranışları nedeniyle zedelenen ibadetinin eksiklerini giderir ve fakir kimselerin bayram sevincine katılmalarını sağlar.
Fıtır sadakasının hükmü hakkında fâkihler arasında farklı görüşler ortaya konmuştur. Şafii, Maliki ve Hanbeliler Fıtır sadakasının farz olduğunu söylerken, Hanefiler ise farz değil vacip olduğuna hükmetmişlerdir. Fıtır sadakası Hanefilere göre dinî sorumluluğu olan ve yerine getirilmesi gereken mali bir ibadettir. İfa etmeyenler ahirette cezadan kurtulamazlar.
Kişinin Fıtır sadakası mükellefi sayılmasının ilk şartı Müslüman olmaktır. İslam âlimleri arasında bu konuda ittifak vardır. İkinci olarak kişinin zekâtta olduğu gibi asli ihtiyaçlarının dışında nisap miktarı mala sahip olacak kadar varlıklı olmasıdır. Ancak zekâttan farklı olarak kişinin sahip olduğu malın artıcı (nami) olması ve üzerinden bir yıl geçmesi gerekmez. Hanefiler dışındaki mezheplere göre Fıtır sadakasının vacip olması için kişinin temel ihtiyaçlarının yanı sıra bayram günü ve gecesine yetecek kadar azığı olması fitre mükellefi olması için yeterlidir.
Yine bu mezheplere göre nisaba ulaşan malı olmasa da zengin fakir her Müslüman fitre vermekle yükümlüdür. Üçüncü olarak ehliyet maddesidir ki buna göre bir kimsenin fitre yükümlüsü olması için akıl baliğ olması şartı yoktur. Mal varlığı olan küçüğün veya akıl hastasının malından Fıtır sadakası verilmesi gerekir.