YAZARLAR
Doğru Söylememeyi Kahramanca İlan Etmek

Aynı tip ve tıynette diğer Avrupa ülkelerinde de var, Almanya’da bir grup var ki, herkesin gözünün içine baka doğruyu söylemiyor. Doğruyu söylüyormuş gibi, basıyorlar yalanı. Bunların bir kısmı, “İslam ve Müslüman uzmanı” olmakla kalmıyor, “ekstremist İslamist uzmanı” da oluyor hemen. Öbür kısmı ise gelsin oylar cebe havasında, bastıkça basıyor doğru olmayan iddialarını.
Örnek mi? Mesela, Almanya’da üyelerin aylık ve varlıkları ile camileri ayakta tutan camilerin Müslümanları temsil etmediği iddiası gibi. Ama buna karşılık, caminin önünden ya da bulunduğu sokaktan bile geçmeyen “individuel” ve zaman zaman da camisiz Müslümanlar, bu cami cemaati olan Müslümanları temsil edebiliyorlar. Yani siz, diyelim ki, 500 bin üyeli bir cami cemaatisiniz ve bu cemaat, dini olarak sizin hizmetlerinizi benimsiyor, önemli bir kısmı da aidat ödeyerek bu cemaate mensup olduklarını tasdik ediyor ya.
Yoook, öyle yağma. Siz bu 500 bin kişilik cemaati temsil edemezsiniz. Ama bir tane zıpçıktı, çıkar, belki camiye bile uğramadığı hâlde, bu 500 binlik cemaati bırakın, Almanya’daki tüm Müslümanların temsilcisi olduğuna tüm alemi ikna edebilir.
Bir başka yalan, hem de ne yalan. Türkiye’den Almanya’daki Müslümanların dini hizmetlerini görecek olan imamların getirilmesi, sanki kaçak yollarla oluyormuş gibi, sanki Almanya dışişleri ve içişleri bakanları geliş gidişleri Türkiye ile koordineli olarak yapmıyorlarmış gibi, Türkiye’nin bir de “düşman” ilan edilmesi yalanıdır. Hem de, sanki Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Almanya Başbakanı Scholz arasında Almanya’da imam yetiştirilmesi anlaşması yapılmamış gibi davrananlar, tam da Fas ile özel bir imam getirme anlaşması yaparken Türkiye’yi bir “düşman ülke” etme havasına girebiliyorlar.
Mesela bir siyasetçi, cami cemaati olan Müslümanları kastederek Almanya’da kurulacak olan yeni koalisyon sözleşmesinde Müslümanların yalnızca “ekstremizm” ile mücadele çerçevesinde ele alındığı eleştirisine “Türkiye ile bağı daha güçlü olan temsilcilerle bu diyalog sağlıklı ilerlemez” cevabı verebiliyor.
Maalesef doğruyu söylemeyerek itibar kazananların giderek arttığı Almanya’da siyasetin de buna inanmış olması çok yanlış. Yanlışın başlangıcı, buradaki Müslümanların Türkiye’ye olan her türlü bağının, Almanya’ya düşmanlık olarak sunulmasıdır. İkinci yanlış, Türkiye’den gelen imamların da “düşman unsuru” olarak takdim edilmesidir.
Almanya’daki siyasetçilerin, çok iyi ayarlanmış hassas bir tuzağa çekildikleri ince bir oyun olduğunu görmeleri zamanı gelmiştir, artık.
Yahu ne olur, oyun oynayacaksanız, bile “cami, imam ve Müslüman cemaat” üzerinden oynamayın.