YAZARLAR
İslam Düşüncesinin İkbali

Müslümanların iki yüz yılı aşan bir dönemde gerçekleşen en büyük krizlerinden biri, düşünce dünyasında yaşanılan kimlik ve yön kaybıdır. Tam da bu noktada, asrın vicdanı olan Muhammed İkbal’in (1877-1938) fikirleri, İslamî düşüncenin yeniden inşasında yol gösterici bir rehber olarak karşımıza çıkmaktadır. Modern dönemde İslam dünyasının karşılaştığı sorunlara çözüm arayışında en fazla referans gösterilen isimlerden biri şüphesiz ki İkbal’dir.
İkbal’in derdi büyüktür. O, ümmetin içine düştüğü perişanlığı görmüş, bu hâlin sebeplerini araştırmış ve çözüm olarak Kur’an merkezli bir fikrî uyanışı önermiştir. Onun en dikkat çeken yönlerinden biri, İslam’ın sadece geçmişin ihtişamında aranacak bir miras değil; bugünün ve yarının dünyasını inşa edecek bir hayat nizamı olduğuna olan inancıdır.
Vefatından birkaç sene öncesinde yazdığı, “İslam Düşüncesinin Yeniden İnşası” adlı eseri, onun İslam düşüncesine dair en önemli fikirlerini topladığı başyapıtıdır. Kitap, İslam’ın temel ilkelerini modern felsefe ve bilim ışığında yeniden yorumlamayı amaçlayan bir dizi konferanstan oluşur. İkbal, vahiy, akıl ve deneyim arasında bir denge kurarak İslam düşüncesinin donmuş yapısının canlandırılması gerektiğini savunur. Bireyin özgürlüğü, yaratıcılığı ve evrendeki rolü kitapta merkezi bir yer tutar. Bencilliğe varan bir bireyciliğin ötesinde, dinamik bir “Ben” anlayışı geliştirerek Müslüman bireyin hem ruhsal hem de toplumsal anlamda aktif bir rol üstlenmesini teşvik eder. İkbal’in “benlik” vurgusu, Müslüman bireyin önce kendine, sonra Rabbine karşı sorumluluğunu hatırlatır. Bu benlik, Allah’a teslimiyetle güç bulur ve ümmet bilinciyle olgunlaşır. Eser, İslam’ın özüne sadık kalarak, onu modern dünyanın meydan okumalarına karşı entelektüel ve ruhsal olarak güçlendirme gayesi taşır.
İkbal hem Doğu’nun kadim bilgeliğini hem de Batı’nın akılcılığını harmanlayarak, İslam düşüncesine çağdaş bir soluk kazandırmayı hedeflemiştir. Bu yönüyle, yalnızca Pakistan’ın milli şairi değil, aynı zamanda tüm İslam dünyasında fikrî bir uyanışın ilham kaynağıdır. Ona göre, akıl ile vahiy arasında kurulacak sağlıklı denge, bireyin olduğu gibi ümmetin de kurtuluş yoludur. Batı’nın bilimsel alanındaki ilerlemesini takdir eder; fakat ahlaki çöküntüsünü eleştirir. Müslümanlara düşen görev, kendi köklerinden kopmadan, çağın gereklerine uygun şekilde yeniden dirilmektir.
Bugün, İkbal’i anlamak ve anlatmak bir fikir meselesinden öte, ümmetin izzet ve dirilişi için zarurî bir görevdir. Onun çağrısı, yeniden Kuran’a yönelme, Resul’ün izinde yürüme ve İslam’ın ilke ve değerlerini hayatımızın her alanına hâkim kılma çağrısıdır.