Müslüman’a Saldırıyı Kınarken İslam’ı Kurban Etmek

Müslüman’a Saldırıyı Kınarken İslam’ı Kurban Etmek

Fransa’da genç Aboubakar Cissé’nin bir camide ibadet ederken bıçaklanarak öldürülmesi, Avrupa’da Müslümanlara yönelik nefretin ulaştığı noktayı ve bu tür saldırıların medyada nasıl ele alındığını tekrar gündeme taşıdı. İlk anda bazı medya organlarında saldırının “İslamist” bir arka plana sahip olabileceği yönündeki ima ve yaftalamalar, olayın dehşeti kadar kullanılan kavramların etkisinin sorgulanmasına da neden oldu.

Kavramlar Üzerinden Suç İcadı

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “Fransa’da dine dayalı ırkçılığa ve nefrete yer olamaz” diyerek saldırıyı kınadı. Başbakan François Bayrou ise saldırıyı “İslamofobik” olarak nitelendirdi. Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) lideri Jean-Luc Mélenchon’un “İslamofobi öldürür. Buna katkı sağlayan herkes suçludur.” ifadesi, kavramsal cesaretin nasıl olması gerektiğini göstermesi bakımından önemliydi.

Ancak birçok Müslüman kuruluş ve kanaat önderi, bu tür kınamaların arkasının yeterince doldurulmadığını ve “İslamofobi” teriminin hâlâ resmî düzeyde çekinceyle kullanıldığını dile getirdi. Ülkedeki saldırının terör saldırısı olarak tanımlanmaması dikkatlerden kaçmadı. Benzer bir saldırı bir kilise veya sinagogda o din mensuplarından birine yönelik ibadet ettiği esnada yapılmış olsaydı “terör saldırısı demekten yine imtina edilir miydi?” diye klişe bir soru aklıma gelmedi de değil. 

Almanya’da ise bu kavramsal tartışmalar daha da kurumsal bir düzleme taşındı. SPD’nin gençlik örgütü Jusos, 2025 yılında “İslamizm” terimini, İslam’ı hedefe koyduğu ve ayrımcılığı beslediği gerekçesiyle resmî belgelerinden çıkardı. Bu karara karşı çıkanlar da oldu. Kimi de terimlerin değiştirilmesinin aşırılıkla mücadelede dikkat dağınıklığına yol açabileceğini savundu. Ancak asıl mesele bu mücadelenin kim üzerinden ve hangi araçlarla yürütüldüğü.

ALMANYA | 15 Ocak 2025 Alman Medyası Gazze’ye Yönelik Haberlerde İsrail’den Yana Olmakla Eleştiriliyor

Medyanın Sorumluluğu

Bu noktada medyanın sorumluluğunu göz ardı etmemek lazım. Gazeteci Fabian Goldmann, “İslamist” teriminin kapsamına dikkat çektiği bir yazısında İslamcı ifadesinin, Taliban’dan cami imamına, hatta demokratik katılım sağlayan Müslümanlara kadar kullanılarak geniş bir yelpazenin aynı kategoriye sokulduğunu ifade etmişti. Böyle bir genelleme, sadece radikal unsurlarla mücadeleyi bulanıklaştırmakla kalmaz; aynı zamanda milyonlarca Müslüman’ı potansiyel tehdit gibi göstererek sosyal barışı da sabote eder.

Nitekim geçtiğimiz yıllarda Aşağı Saksonya eyaletinde yapılan bir araştırmanın “Müslüman öğrenciler Kur’an’ı Alman yasalarına tercih ediyor” şeklinde manşetleştirilmesi, içeriği çarpıtan ve toplumu provoke eden bir medya refleksine işaret ediyor. Bu, “İslamcılık/ İslamism” kavramının nasıl kolayca Müslümanlara yöneltilebilecek bir sopa hâline gelebileceğinin bariz örneklerinden biridir.

Kavramlar Sadece Dil Değil, İdeolojidir

Bugün Müslümanların yaşadığı ülkelerde, nefret suçlarının yalnızca cezalandırılması yetmez; bu suçları besleyen kavramsal altyapının da sorgulanması gerekir. Zira kavramlar sadece düşünceyi değil, politikanın yönünü de belirler. “İslamist” gibi terimler, çoğu zaman sadece aşırılıkçıyı tanımlamaz; aynı zamanda sıradan bir Müslüman’ı, inançlı bir bireyi de zan altında bırakır. Bu nedenle, Berlin’de Jusos’un attığı adım yalnızca bir kelime değişikliği değil, bir sorumluluk çağrısıdır. Müslümanların yalnızca saldırılardan sonra hatırlandığı değil, ön yargıdan ve kavramsal saldırılardan da korunabildiği bir toplumsal düzen hepimiz için daha sağlıklıdır.

Müslüman bir gencin camide ibadet ederken öldürülmesi sonrası yapılan kınamaların değeri, kullanılan kelimelerde gizlidir. Olay sonrası Fransa Meclisi’nde yapılan saygı duruşu önemli ve yerinde bir adımdır. Ancak bu tür jestlerin, kavramsal temizlikle desteklenmediği sürece anlamı sınırlı kalacaktır.

Kötülüğün adı net olarak konmadan onunla mücadele edemeyiz. Eğer bu kötülük “İslam düşmanlığı”, “Müslümanlara karşı nefret” ise bunu böyle adlandırmak da insani ve siyasi bir sorumluluktur. Kullanılan kavramlar Müslümanlara yönelik nefretin sadece fiziksel değil, kavramsal düzeyde de nasıl işlediğini gösterir. Kavramların eleştirisi de aşırılıkla mücadeleye engel değil; aksine daha adil, daha etkili bir mücadele için gereklidir.