Yaşam Merkezleri: Camilerimiz

Yaşam Merkezleri: Camilerimiz

Her dinin, inananlarının toplandığı ve ibadetlerini gerçekleştirdiği kendine özgü mabetleri vardır. Müslümanlar için bu kutsal mekânlar camilerdir. Camiler, yeryüzünde inşa edilen ilk mescit olan ve Allah’ın evi kabul edilen Kâbe’nin birer temsilcisidir.

İslam dininde namaz, en temel ibadetlerden biridir. Camilerin en önemli işlevi de ilk etapta müminleri namaz için bir araya getiren bir buluşma yeri olmalarıdır. Bu kutsal mekânlarda ibadet ederken, samimiyetle ve sadece Allah rızasını gözeterek hareket etmeli, gösterişten ve yapmacıklıktan uzak durmalıyız. Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor: “Mescidler şüphesiz Allah’ındır. O hâlde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın (ve kulluk etmeyin).”

Göç Tam Manasıyla Yerleşti

Avrupa’daki yaşam yolculuğumuz, 30 Ekim 1961 tarihinde Almanya ile Türkiye arasındaki İşgücü Anlaşması ile başladı. Yani bundan 64 yıl önce, büyüklerimiz “bir traktör parası kazanmak”, vatanlarında ailelerine daha iyi yaşam imkânı sunabilmek adına gelmişler. Tabi, her şeyde olduğu gibi bunda da Allah’ın bir planı vardı. Gelen işçiler bir süre sonra ailelerini de getirmiş ve artık Avrupa’nın dört bir yanına “göç” tam manasıyla yerleşmişti. Çocuklar da büyümeye başlayınca, dinî ve kültürel değerleri öğrenmeleri, kendi kimliklerini ve tarihlerini unutmamaları adına camilerde eğitimler verilmeye başladı. 

Bu bağlamda özellikle ilk nesiller için camiler sadece namaz kılınan mekânlar olmaktan çıkmış, âdeta bir yaşam merkezi hâline gelmişti. Doldurulması gereken kağıtlar burada dolduruluyor, sıkıntısı olan burada derdine çare arıyor, ihtiyacı olan camiye geliyordu. 

Camiler Bize Emanet

Böylece başlangıçta kısa süreli bir misafirlik niyetiyle geldiğimiz bu topraklarda, zaman içinde çeşitli sebeplerle kalıcı bir hayat kurduk. Avrupa, artık bizim için âdeta ikinci vatan hâline geldi. Bu süreçte, Avrupa’nın dört bir yanına binlerce cami inşa ettik. Gurbette bu camiler, bizler için yalnızca ibadet edilen yerler değil; aynı zamanda birer sığınak, birer buluşma noktası oldu. Hayatımızın manevi ve sosyal yönlerini bir arada yaşadığımız merkezler hâline geldiler.

Bugün, Almanya ve Avrupa’nın farklı bölgelerinde yapılan camilerde emeği geçen, maddi ve manevi destek sağlayan herkesten Allah razı olsun. Dâr-ı bekâya irtihal etmişlere Allah rahmet eylesin. İlk gelen nesil artık ya Türkiye’ye vatanlarına dönmüş ya da ebediyete irtihal etmiş. Allah her birinden razı olsun. Onların bizlere bıraktığı  camiler, aynı zamanda değerli birer emanettir. Bu emanetlere sahip çıkmak, onları koruyup yaşatmak, bizlerin en önemli sorumluluklarından biridir.

HAYAT | 6 Ekim 2022 İlim Tükenmeyen Bir Hazinedir

Manevi Rehberlerimiz

Camilerimizde, başta din hizmetleri olmak üzere birçok alanda görev yapan din görevlilerimiz, hafta sonları çocuklara ve gençlere eğitim veren eğitimcilerimiz son derece önemli bir vazifeyi yerine getirmektedirler. Mihrapta namazlarımızı kıldıran, minberde ve kürsüde bizlere öğütler veren, Kur’ân-ı Kerîm’i onlardan öğrenip dualarına hep birlikte “amin” dediğimiz bu hocalarımız, manevi hayatımızın rehberleridir.

Din görevlileri, yalnızca ibadetlerimizi yöneten kişiler değil; aynı zamanda sevinçli anlarımızda sevincimizi paylaşan, zor zamanlarımızda ise yanımızda olup gönlümüzü teskin eden birer yol arkadaşımız, birer gönül dostumuzdur. Bugün geldiğimiz noktada hem kendimi için hem de çocuklarımızın adına üzerimizde emeği olan tüm hocalarımızdan Allah razı olsun.

“Bizler Camilerin Bir Parçasıyız”

Cami, hayatımızın merkezinde yer almalı; bizler de caminin bir parçası hâline gelmeliyiz. Çünkü camiler, yeryüzündeki cennet bahçeleri gibidir. Kendimizi, evlatlarımızı ve sevdiklerimizi bu kutsal mekânlara yönlendirelim; orada Allah’ın misafiri olmanın manevi huzurunu birlikte yaşayalım.

Camiler sadece ibadet edilen yerler değil, aynı zamanda gönüllerimizin beslendiği, kardeşlik ve dayanışmanın yaşandığı kutlu alanlardır. Bu mekânlarda görev yapan din görevlilerini ise yalnızca hoca değil; yol arkadaşımız, dostumuz ve bizleri Cennete ulaştıracak yolda rehberimiz olarak görelim.

Her yıl 3 Ekim günü, camilerimizde “Açık Kapı Günü” olarak kutlanmakta ve bu özel günde farklı inançlardan birçok misafir camilerimizi ziyaret etmektedir. Bu kıymetli ziyaretçilerimize karşı daima güler yüzlü, samimi ve misafirperver olmalıyız. Onları en güzel şekilde ağırlayarak, ikramlarımız ve sıcak yaklaşımımızla gönüllerine dokunmalıyız.

Unutmayalım ki, bu davranışlarımız sadece bir nezaket değil; hem inancımızın, hem de kültürel değerlerimizin bizlere yüklediği önemli bir sorumluluktur. Açık Kapı Günü, hem dinî bir bilinç oluşturmak, hem de toplumsal birlikteliği güçlendirmek adına büyük bir fırsattır.