YAZARLAR
İşten Çıkarılma ve İş Göremezlik Raporu Alma

Bu yazı, Federal İş Mahkemesi’nin (Bundesarbeitsgericht) önemli bir içtihat değişikliğine dairdir. “İş Hukuku ve Raporlu Olma” başlıklı yazımızda, Almanya’da hekim tarafından tespit edilen iş göremezlik durumunun esas alındığını, mahkemelerin bu beyana dayanarak karar verdiğini ve yalnızca birkaç istisna bulunduğunu belirtmiştik.
Federal İş Mahkemesi, son 2-3 yıl içerisinde şu genel ilkeyi ortaya koymuştur: İşçi, iş yerinden ayrılma sürecinde –ister kendi isteğiyle istifa etsin ister işveren tarafından işten çıkarılsın– iş göremezlik raporu sunduğunda, bu rapor esas alınmamaktadır. Bu içtihat değişikliği, işçiler açısından zorlayıcı sonuçlar doğurabilmekte; öte yandan işverenler açısından bazı iş göremezlik raporları üzerinden yapılan suistimallerin önlenmesi bakımından önemli bir değişiklik teşkil etmektedir.
Bu kapsamda işveren, şu şekilde hareket etme imkanına sahip olmaktadır: İşçi, işten ayrılma sürecinde iş göremezlik raporu sunduğunda, işveren öncelikle ücret ödemesi yapmaz. İşçi ise bu durumda yalnızca mahkemeye başvurabilir. Ancak işçinin mahkemede, hekim raporuna ek olarak hastalığına dair başka bir delil sunması da gerekmektedir. Eğer böyle bir delil sunulmazsa ya da sunulan delil mahkemece yeterli görülmezse, işçi iş göremezlik ücreti (Entgeltfortzahlung) alamamaktadır.
Olağan durumlarda, işçi, raporu yazan hekimi hastalığına tanıklık etmesi amacıyla mahkemeye bildirebilir. Hekim mahkemede tanık olarak dinlendiğinde, işçinin iş göremez durumda olduğunu hangi somut gerekçelere ve tıbbi bulgulara dayanarak tespit ettiğini açıkça ifade etmelidir. Esas sorun da burada başlamaktadır. Zira hekim, örneğin, raporu yalnızca işçinin genel ifadeleriyle dile getirdiği psikolojik sıkıntılara dayanarak düzenlediyse ve somut verilere dayanmıyorsa, mahkeme, hekim tanıklığına rağmen işçinin hasta olduğunu ispat edemediğine hükmedebilir.
Uygulamada, işten ayrılma veya çıkarılma sürecinde alınan raporların büyük kısmının psikolojik gerekçelere dayandığı görülmektedir. Bu gibi durumlarda yukarıda belirtilen risk işçi tarafından taşınmakta ve raporlu olmasına rağmen ücret alamama durumu önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.
Diğer yandan, işveren açısından durum tersine işlemektedir. İş yerinden ayrılan bir işçinin, hekim raporunu kullanarak işe gelmeyip aynı zamanda ücret almaya devam etmesinin yolu bu içtihat değişikliğiyle büyük ölçüde kapanmıştır. Ancak bu içtihat değişikliğinin bazı işverenlerce farklı şekillerde istismar edilmeye başlandığı da gözlemlenmektedir.
Her iki tarafın da adalet ve hakkaniyet ilkelerini gözeterek, karşılıklı menfaatleri dikkate alarak ve kanunda tanınan hakları suistimal etmeden hareket etmesi, işten ayrılma süreçlerinin hak kaybı olmaksızın gerçekleşmesini sağlayacaktır. Sonuç itibarıyla, haksız yere bir imkânın kullanılmasının dünyevi olmasa dahi uhrevi bir hesabı olacağı açıktır. Allah (c.c.) bizi haktan ve hakikatten ayırmasın.