YAZARLAR
Gazze ve Akıl Tutulması
İnsanlığın bilinen ve izi sürülebilen beş bin yıllık tarihinde, savaş veya silahlı çatışma olmadan geçen zamanın iki yüz elli yıla serpiştirilebildiği söylenmektedir. Yani insanlık tarihinin sadece yüzde 5’lik bir kısmında barış hakim olmuştur. Geri kalan yüzde 95’lik kısmında, yeryüzünün herhangi bir bölgesinde de olsa, kan, zulüm ve gözyaşı hüküm sürmüştür. Kuran’ın tasviriyle; mahlukatın en şereflisi olarak ve en güzel surette yaratılan Hz. Adem’in çocukları, daha sonrasında nefislerinin yapıp ettiklerinden dolayı aşağıların en aşağısı olan mertebeye indirilmiştir. Bu aşağı mertebenin en bariz göstergesi, tarihinin büyük çoğunluğunda barışın tesis edilememesi ve şiddete dur denilememesidir.
Belli dönemlerde kitleler halinde bir akıl tutulması ve bunun sonucunda ise vicdan kararması yaşanmaktadır. Her ne kadar belli dönemler desek bile, yukarıdaki istatistiklerin gösterdiği üzere, çoğu zaman bu durumun geçerli olduğunu söyleyebiliriz. İnsanlık ilkellikten medeniliğe geçmiş olması ve hatta aydınlanma dönemiyle birlikte aklını kullanır hale gelmiş olması, bu sonucu değiştirmemiştir. Son üç yüzyıllık tarihi incelediğimizde, ilerleyenin insanlık değil, savaş aletlerinin kıyıcılığının ilerlemesi olduğu tartışmasız bir gerçekliktir. Saniyeler içerisinde yüzbinlere ulaşan insan katliamının aracı, yani atom bombasının atılması çağımız insanının marifet hanesine yazılmıştır!
Bazı eserler vardır, zamanını tek cümleyle özetleyen başlıklara sahiptir. Yahudi kökenli Alman Toplum Felsefecisi, “Frankfurt Okulu” temsilcisi Max Horkheimer’ın “Akıl Tutulması” adlı eseri, tam olarak böyledir. Aydınlanmanın amacından uzaklaşarak kendi kendini yok eden bir “öznel akla” dönüşmesini inceler. Kitap, kendisinin de muzdarip olduğu Avrupa’daki faşizmin yükselişini ve ABD’deki pragmatizmi eleştirerek, akıl kavramının başlangıçtaki mit ve hurafeye karşı mücadelesinden zamanla kendi içine kapanıp bir araç hâline gelerek bir tür “hurafeye” dönüştüğünü savunur. Horkheimer, bu sürecin sonunda aklın kendisinin yabancılaşmaya yol açan bir güce dönüştüğünü ve sonuçta bireyselleşmiş, nesnel olmayan bir “akıl miti” yarattığını vurgular.
İnsanlık aklının serencamının tartışıldığı bu eser, başlığı itibariyle günümüzü de ışık tutmaktadır. Geçmişte olduğu gibi, bugün de bir akıl tutulması yaşanmaktadır. Bugünün dünden farkı, katliamların gözler önünde sergilenmesine rağmen bunun yaşanıyor olmasıdır. Gazze, ne yazık ki bunun örneğidir. İki yıldır insanlık, iletişim araçları vasıtasıyla soykırıma şahit olmaktadır. Ancak engel olunmamakta veya olunamamaktadır. Akıl tutulmasının yol açtığı vicdan kararması, adeta dünyamızın aydınlığını söndürmektedir.
Yüce Allah, aklını kullanmayanları pislik içinde bırakacağını beyan ediyor. Umulur ki, insanlık aklını kullanır. Temiz ve aydınlık günlere kavuşulur. Yoksa, mazlumların çığlıkları istikbalin küresel düzeyde harap olmasına sebep olur. Rabbimiz muhafaza buyursun.
