YAZARLAR
Barışı Öldüren Barış ve Savaşı Öldüren Barış

Dünya oturup kalkıp hasbelkader Amerika Birleşik Devletleri’ne iki kez başkanlık yapan Donald Turmp nam bir şahsın ağzından ne çıkacağını, elindeki koca kaleminin neyi imzalayacağını bekliyor.
Kimsenin ciddiye almadığı bu “Başkan” denilen adam aksine, tam da ciddiye alınacak birisi. Adamın ciddi ciddi şakası makası yok.
“Çekilin lan Gazze’den ben oraya otel ve kumarhane yapacağım. Çünkü orayı bana Netanyahu veriyor.” dediğinde herkesin ağzı dudaklarına dek çekilene kadar güldüğü bir zamanda adamın şaka yaptığını zannedenler ne kadar da ciddi olduğunu anlamakta zorlanıyor. Bu yetmiyor, ayağına çağırdığı her bir devletin başındaki adamı, yerin dibine sokuyor “Uslu olun, bana itaat edin” diyor. İtaat etmeme eğilimi olanlara da basıyor damgayı. “Sen zaten bir diktatörsün, sanki bu ülkeyi idare edecek adam yok mu?” diyerek sopa gösteriyor.
“Ben takkadak dünyaya barış getireceğim” diyerek dünyayı heyecanlandıran Trump aslında, “barışı öldüren barış” projelerini bir bir yürürlüğe sokuyor. Kanada, Danimarka ile Panama’yı satın alarak, barış içinde barışa sokmak isterken, Avrupa’yı da Rusya ile savaştırmayarak şavaştırarak barışa eriştirmek istiyor.
Yok, yanlış okumadınız, “savaştırmayarak şavaştırarak” ifadesi doğru yani.
Bakın, Avrupa ülkelerine “Rusya ile savaşmayın, bana da çok pahalı oldunuz; sizi artık ben de savunmam” dediği AB ülkeleri anında 800 milyar Euro’luk Rusya ile savaş bütçesini oluştururken böyle yapmış olmadı mı? “Savaşmayarak şavaş” değil mi bu? Burada zavallı Viladimir ile Volodomir’in hâlini, Viladimir’in sinsi sinsi gülmesine rağmen tarif etmek zor vallahi. Rabbim onlara yardımcı olsun gibi zaten kabul olmayacak bir duayı yapmayacağım.
Fakaaat, şahsen yaptığım bir dua vardır ki, o da Türkiye’de terör örgütü PKK’nın silah bırakması ve hükümetin de bu yolda gerekenleri yapacağı sözünü vermesidir. İste burada şu mübarek Ramazan gününde kalben, gönülden bir dua ile “Rabbim hakikate erdirsin” diye dua etmekten geri duramıyorum.
Bir hükümetin bir terör örgütünü muhatap alıp, “silahları bırak, şöyle yapalım” demesi kadar zor bir şey yok bu dünyada. Neredeyse 50 bine varan sivil, asker ve polisin hayatını kabettiği bir yerde gel sen, o 50 binlerin geride bıraktığı sevdiklerine bir cevap ver. Ne zor bir şey bu. İste bunun için burada elini taşın altına koyan siyasetçilerin cesaretlerini tebrik etmemek elden değil.
Ben şahsen barışın, çatışmadan daha çok barış getireceğine inanıyorum. Yeni, yeni canların silahların, bombaların hedefi olmasının ancak böyle önlenebileceğini düşünüyorum.
Yoksa başımıza bir Trump gelir, PeKeKe’ye “Bırak lan silahı” der. Türkiye hükümetine de “Ne bombalıyorsun oraları” der mi der. İşte o zaman, Gazze’den de Volodomir’den de beter olur.
Allah korusun!