Ne Yiyoruz, Ne İçiyoruz ve Ne İzliyoruz?

@Shutterstock
Günümüzde maalesef televizyonlarda özellikle gündüz kuşağında aile içi yaşantılar toplumun gözü önüne seriliyor ve aile kurumu itibarsızlaştırıyor.
- AİLE
- 3 Mayıs 2025
Ahlaki ve kültürel değerler, ailenin temelini oluşturan ve bireylerin yaşam tarzını, davranışlarını şekillendiren önemli unsurlardır. Bir çocuğun duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimi için aile büyük katkı sağlıyor. Çocuklar doğuştan gelen bir mizaca sahip oluyor. Bunun yanı sıra ailenin, çocuğun kişilik gelişiminde önemli rol oynadığına da değinmek gerekir. Çocuğun mizacına ailenin ahlaki değerleri de ekleniyor.
Çocuğun kişilik gelişiminde ailenin rolünü değerlendiren Klinik Psikolog Eda Ergür şu ifadeleri kullandı: “Çocuk sosyal beceri, temel değerler ve yaşam becerileri gibi yaşam boyu ihtiyacı olan becerileri aile içerisinde deneyimler. Çocuğun yaşamı boyunca sergileyeceği davranışları aile içerisinde şekillenir. Aile, çocuğun kişilik gelişimi, psikolojik sağlamlık, ahlaki değerler, sosyal beceriler ve davranışsal örüntüler gibi birçok alanda önemli bir etkiye sahiptir. Özetle, aile çocuğun duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimine büyük katkı sağlamaktadır.”
Çevre ve Okul da Çok Önemli
Ergür, çocuğun ilk sosyalliğinin ailede başladığını, bu sebeple ilk ve en temel katkının aileden geldiğini vurguladı. Çocuğun yetişmesinde çevre ve okul gibi etkileyici faktörlerin de bulunduğunu kaydeden Ergür, aynı zamanda toplumsal, kültürel ve ekonomik faktörlerin de etkili olduğunun altını çizdi.
Ergür, “Çevresel faktörler, çocuğun değerlerini, tutumlarını ve davranışlarını etkiler. Okul ise çocuğun akademik gelişimi, sosyal becerileri ve öğrenme alışkanlıkları üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Bu alanlar birbirleriyle etkileşim hâlindedir, bu sebeple birlikte çalışarak çocuğun bütünsel gelişimine katkıda bulunurlar.” değerlendirmesinde bulundu.
Dengeyi Sağlamak Önemli
Çocuğun gelişimine önemli katkılar sunan aile, çevre ve okul arasında dengeyi sağlamanın gerekli olduğunu hatırlatan Ergür, “Bu dengeyi sağlamak, çocuğun bütünsel ve sağlıklı bir şekilde gelişmesini destekler. Böylece çocuk toplumsal uyum kazanır, sağlıklı ve özgüvenli bir yetişkin olarak gelişim sergiler. Dengeli bir gelişim süreci, çocuğun kendi yeteneklerini tanımasını ve hedeflerine ulaşmasını destekler. Aile, çevre ve okuldaki denge, çocuğun özgüvenini artırır ve başarıya giden yolda motive olmasını sağlar.” şeklinde görüş belirtti.
Helal Yaşam Yediklerimizden İbaret Değil!
Çocukların gelişimini gerek aile içerisinde gerekse dışarıda veya okulda bu denli desteklemeye çalışırken ev içerisinde televizyon karşısında nelere maruz kaldığına da önem veriyor muyuz? Son dönemlerde özellikle çocukların evde olduğu vakitlerde yayınlanan gündüz kuşağı programlarında aile yapısını temelinden sarsan, aile mahremiyetini ayaklar altına alan ve ahlaksızlığı gözler önüne seren bir takım programlar, anne-babalar tarafından izlenirken maalesef çocukların da bu içerikleri görmelerine, duymalarına sebep oluyor.
Ailemizde yediğimize, içtiğimize dikkat ettiğimiz kadar ne izlediğimize ve ne duyduğumuza da dikkat etmemiz gerekiyor. Helal yaşam yeme-içme ile sınırlandırılmamalı. Hem yetişkinler olarak anne-babaların hem de çocukların ekranda gördükleri şeyler zamanla normalleşerek davranışlara dönülebiliyor. Bu bağlamda hem kendimizi hem de çocuklarımızı korumamız gerekiyor.
Uzman psikolog Kübra Taşkıran, çocukların ekranda ne izleyip hangi içeriklerle vakit geçirdiklerinin bilinmesinin önemine vurgu yaparak, “Çocuklar gerek gerçek hayatta tanıdıkları insanlardan gerekse medya içeriklerinden görerek, öğrendikleri bazı duygu ve düşünceleri davranışlarına da yansıtabiliyorlar. Bütün bunlar bir araya geldiğinde çocukların sadece birebir neyi deneyimledikleri değil, neye maruz kaldıkları, neyi gördükleri, neyi gözlemledikleri de önemli.” şeklinde konuştu.
Taşkıran, içeriklerinde sosyal duygusal gelişimi destekleyen öğeler bulunan yapımların, çocukların kendini tanıma, empati kurma ve analitik düşünmelerini geliştirmeye katkı sağlayacağını vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Çocukların gelişimi açısından onlara, bağ kurabilecekleri karakterler, karşılarına çıkabilecek durumlar üzerinden deneyimler, simülasyonlar sunulmalı. Oradan kendi deneyimlerini, duygularını tanımak, zorlandıkları bir durumla nasıl başa çıkabilecekleri konusunda fikir edinmek üzerinden faydalanabildikleri gibi aynı zamanda başka insanların duygularını anlayabilmek konusunda da destek alabiliyorlar. Böylece çocukların, içerikler üzerinden empati becerileri desteklenebiliyor. Okullarda çocuklar akran zorbalığına varan sorunlar yaşayabiliyor. Çocuklara uygun yapımlar verdiği mesajlarla bunların önüne geçebiliyor, çocukların gelecekte anlayışlı, empati kurabilen, saygılı, ayrımcılık gibi konularda hassasiyeti olan bireyler olmasını destekleyebiliyor.”