Evlatlarla Diyalojik İlişki

Evlatlarla Diyalojik İlişki

Son zamanlarda, dindar anne-babaların çocuklarından şikâyetlenmelerinin arttığından söz edilmektedir. Genelde, çocukları suçlamaya odaklanılıyor; büyüklerin, anne-babaların tutum ve davranışları pek sorgulanmıyor. Ayrıca, böylesi şikayetlerde, dindarlığın temel değerleriyle, o değerlerin günlük hayata yansıtılması olan somut tutum ve davranış kalıpları ayrıştırılmadan yargıda bulunuluyor. Büyükler, geçmişten getirdikleri, somut tutum ve davranış kalıplarını olduğu gibi sürdürmeyi, dindarlığın olmazsa olmazı sayma yanlışını yapabiliyorlar. Sözgelimi, evlenen gençlerin anne-babayla birlikte oturmak istememeleri, onların bir konudaki fikirlerini sorgulamaya kalkışmaları, bazı adetleri onaylamamaları ve benzeri tepkileri, değerlerimize karşı çıkmak sayabiliyorlar. 

Oysa, mesela, anne-babaya mutlaka iyi ve güzel davranmayı emreden Kuran, bu emrin günlük hayatta hangi somut kalıplarla ortaya çıkarılacağını açıklamaz. Davranış kalıplarını belirleme işini Müslümanlara bırakır. Anne-babaya güzel (ihsanla) muamele etme ilkesi, insanların içinde bulundukları şartlara, imkanlara, kültüre göre farklı tutum ve davranışlarla hayata yansıtılır. Yansıtma, doğru veya yanlış olabilir; hep sorgulanmaya açıktır. Sözgelimi, geçmişte evlenen evladın anne-babasıyla birlikte yaşamaya devam etmesi, dinin ortaya koyduğu değer/ilke değil, ilgili değerin Müslümanlarca hayata yansıtılma biçimidir. Şartlar, bunu yapmaya uygun değilse, vazgeçilir; uygun olan davranış kalıbı üretilir. Anne-babaya düşen, böylesi kalıpları değer gibi görüp çocuklarına dayatmak değil, çocuklarıyla yapıcı diyalog içinde birlikte doğru olanı bulmaya çalışmak; işi kolaylaştırarak ilişkileri güzel düzenlemelerine yardımcı olmaktır. Kutlu mesajı hatırlayalım: “İyi/doğru/güzel olan hususlarda birbirinize yardım ediniz; ama günah ve düşmanlık konusunda asla yardımlaşmayınız” (Mâide suresi, 5:2). “Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez” (Bakara suresi, 2:185). “Din kolaylıktır” (Buharî, İman, 29) “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın” (Müslim, Cihad ve Siyer, 6). Her konuda olduğu gibi bu konuda da öncelik, en yakınlarımıza aittir. Anne-baba, her konuda olduğu gibi kendilerine ihsanla muamele etmeleri konusunda da canından çok düşündüğü evlatlarına yardımcı olmalı, önlerini açmalıdırlar. Bunu başararak hem hayırlı anne-baba olabilir, hem de evlatlarının iyi evlat veya iyi eş olmalarına vesile olabilirler. Dolayısıyla, birlikte dünya ve ahiret mutluluğunu kazanma imkânına kavuşabilirler. Bunu hangi anne-baba istemez? Ancak, idrâk düzeyleri gelişmemiş anne-babalar sağlıklı düşünemeyince, hiç farkına varmadan din adına yaptıkları yanlışlarla, hem kendilerinin, hem de çocuklarının hayatlarını karartabiliyorlar. Bu yanlış, din adına yapıldığı için, gerçeği bilmeyen evlatlar dinden de soğuyabiliyorlar.