YAZARLAR
Kur’ân’ın Korunmuşluğu-1

“Hiç şüphesiz Kur’ân’ı Biz indirdik; elbette mutlak olarak onu yine biz koruyacağız.” (Hicr suresi, 15:9).
İlahi kitaplar insanın, Allah Teâlâ ile yapmış olduğu sözleşme hükümlerinden (A‘râf suresi, 7:172) oluşur. Bu hükümler, Allah Teâlâ tarafından kulları içinden seçtiği bir elçi aracılığı ile insanlara bildirilmiştir. Bu kitapların en sonuncusu Hz. Muhammed’e (s.a.s.) gelmiş olan Kur’ân-ı Kerîm’dir. Bu kitap ile vahiy kapısı kapanmış ve koruma altına alınmıştır.
Kur’ân’ın korunmuş olmasının iki anlamı vardır:
Birincisi, o bir harfi bile değişmeden Hz. Cebrail’in Hz. Muhammed’e (s.a.s.) getirdiği şekliyle günümüze ulaşmıştır ve dünya hayatının sonuna kadar da bu korunması devam edecektir. Bugüne kadar korunduğu tarihi bir gerçekliktir.
İkincisi, insanlığın ihtiyacı için yeni bir kitaba gerek yoktur. Çünkü bu Kitap dinamiktir, evrensellik ve süreklilik özelliği taşımaktadır. Evrenselliği bütün insanlığın ihtiyaçlarını karşılayabilecek özellikte oluşunu, sürekli oluşu da dünya hayatı sona erinceye kadar ortaya çıkacak bütün sorunlara çözüm üretebileceğini gösterir.
Kur’ân, bütün insanlığa gelmiş son kitaptır. Bu ifadeyi açmak gerekirse onun bütün insanlığa gelmiş olması bir başka ifadeyle bütün insanlığı kendisine uymaya davet edişi evrenselliğine ve kendisinden sonra bir başka dinin gelmeyecek oluşu da sürekliliğine delalet eder. Şu ayetler onun evrenselliğinin delilidir:
“De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan O’ndan başka tanrı bulunmayan, dirilten ve öldüren Allah’ın hepinize gönderdiği elçisiyim” (A‘râf suresi, 7:158); “Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiyâ’ suresi, 21:107); “Âlemlere uyarıcı olsun diye kuluna Furkân’ı indiren Allah ne yücedir!” (Furkân suresi, 25:1); Şu hadis de aynı gerçekliği ifade eder: “Diğer peygamberler sadece kendi kavmine gönderilirken ben, insanların tamamına gönderildim” (Buhârî, “Teyemmüm”, 1, “Salât”, 56; Dârimî, “Salât”, 111).
Hz. Muhammed’in (s.a.s.) peygamberlerin sonuncusu oluşunu (Ahzâb, 33/40); Allah nezdinde hak dinin İslam olduğunu (Âl-i İmrân suresi, 3:19) bu sebeple de Allah’ın sadece ondan razı olacağını (Maide suresi, 5:3); İslam’dan başka bir dinin asla kabul edilmeyeceğini (Âl-i İmrân suresi, 3:85); Kur’ân’ın da Allâh’ın koruması altında bulunduğunu (Hicr suresi, 15:9; Fussilet suresi, 41:41-42) beyan eden ayetler onun sürekliliğine delalet eder.
Kur’ân’ın evrensellik iddiası bütün insanlığın ihtiyaçlarını karşılayabilecek, sürekliliği de dünya hayatı devam ettikçe ortaya çıkan meselelere çözüm üretebilecek özelliklere sahip olmasını gerektirir. Bunu nasıl yapabilir? Nasipse sonraki yazımızda bunu ele alacağız.
En doğrusunu Allah bilir.