YAZARLAR
Kur’ân’ın Korunmuşluğu-2

“Hiç şüphesiz Kur’ân’ı Biz indirdik; elbette mutlak olarak onu yine biz koruyacağız.” (Hicr suresi, 15:9).
Geçen yazımızda Kur’ân’ın korunmuş bir kitap olduğunu, bunun aynı zamanda insanlığın ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir dinamizmi ifade ettiğine değinmiştik. Ona dinamizm kazandıran özelliklerine de bu yazımızda yer vereceğimizi söylemiştik.
Kur’ân-ı Kerîm’de üç tip ayetten söz edilebilir:
Birincisi, kevnî ayetler denilen evrendeki / kainattaki ve canlıların yaratılışındaki denge-düzene işaret eden ayetlerdir. Kur’ân bunlara işaretle yetinerek insanlardan bu bilinçli tasarımın araştırılmasını talep etmiştir (Furkân suresi, 25:2; Kamer suresi, 54:49). Evrendeki düzenin incelenmesi Allah’a götürecek yollardan birisidir. Bu sebeple konusu madde olan ilimlerle uğraşmak farz-ı kifayedir.
Kâinattaki varlıkların yaratılışı ile işleyişindeki eşsiz ahengi ve düzeni gören, kendi dönemine göre çok ileri seviyede bilgiyi bulan bir bilim insanı bu gerçeklerle karşılaştığında, mükemmel bir yaratıcı fikrine ulaşabilir. Mesela dağların bulutlar gibi yürüdüğünden bahseden ayeti (Neml suresi, 27:88) jeologlar dağların hareket ederek santimetrelerle yürüdüğünü söylemesiyle daha iyi anlıyoruz.
Bu örnekler çoğaltılabilir.
Burada şuna da işaret etmek isteriz: Kur’ân bir teknoloji kitabı değildir. O sadece Allah tarafından gönderildiğine işaret eden bu türden gerçeklilere sadece işaret eder araştırılmasını insanlara bırakır. Bilimsel sonuçlarla Kur’ân’ın tefsiri konusunda da dikkatli olmak gerekir.
İkincisi, kendilerinde yer ve zamana bağlı olmaksızın insanların menfaatinin sabit olduğu konularda ayrıntılı ve kesin hükümler gelmiştir. Ancak bunların sayısı son derece azdır. Sünnete bırakılanlar dışındaki ibadetle ilgili bazı esaslar, evlenme ve boşanma ile ilgili hükümler, had cezaları, miras hükümleri bunlar arasında sayılabilir.
Üçüncüsü, temel ilkeler ya da bunların elde edilebildiği ayetler. Kur’ân’ın getirdiği bu türden ilkeler belli bir coğrafya ve zaman ile sınırlı değildir. Bu ilkeler çerçeveyi çizer, ilke sabit olmak kaydıyla uygulamalarda farklılıklar olabilir. Mesela tesettür emredilmiş ama giyim-kuşam şekilleri belirlenmemiştir. Beden gerektiği şekilde örtüldükten sonra elbisenin şekli, rengi ve diğer ayrıntılar örfe, zevke, mevsime göre değişebilir. Alışverişlerde karşılıklı rıza ve akit kesinleştikten sonra tek taraflı bozulamayışı gibi ilkeler örnek olarak zikredilebilir. Devlet yönetiminde, bilgi, adalet, şura, seçim, görev dağılımında ehliyet ve liyakat, görevin ifasında emanet bilincine sahip olmak gibi evrensel ve süreklilik arz eden ilkeler bunlar arasında sayılabilir. Ana çerçeveyi çizen bu ilkelerin zaman ve mekânın ihtiyaçlarını karşılamak ve kurumsal yapıları oluşturmak için içtihat zorunludur. İçtihat din-hayat bağlantısını kuran ana dinamiktir ve ilmi bir çabadır.
En doğrusunu Allah bilir.