YAZARLAR
Borç Vermek
“Kim Allah’a karz-ı hasen verirse, Allah ona hesapsız şekilde kat kat fazlasını verir. Allah nimetini isterse bol verir, dilerse kısar. Sadece O‘na döndürüleceksiniz.” (Bakara suresi, 2:245).
Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’a borç vermek anlamında karz-ı hasen tabiri 12 ayette geçmektedir. Bu mecazi ifade, samimi ve helal maldan Allah yolunda yapılan harcama anlamında kullanılmıştır. Bununla böyle bir harcamanın karşılığının bizzat Allah tarafından dünyada ya da ahirette veya her iki yurtta da verileceği, onun sevap olarak geri döneceği anlatılmaktadır. İslam âlimleri aynı kavramı insanlara borç verme anlamında kavramsallaştırmışlardır. Çünkü ihtiyaç içinde bulunan bir insanın sıkıntısını gidermek üzere borç vermek de Allah yolunda bir ameldir ve O’nun katında değeri yüksek, karşılığı bol bir ameldir. Hz. Peygamber’in bu konudaki bazı hadislerini zikredebiliriz:
“Kim bir Müslüman’ın dünya sıkıntılarından birini giderirse Allah da onun ahiret sıkıntılarından birini giderir. Kul, kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allah da onun yardımındadır.” (Buhârî, “Mezâlim”, 3);
“Allah’ın kendisinden kıyamet sıkıntılarını kaldırmasına sevinecek olan kişi dara düşmüş olan fakiri nefeslendirsin ya da alacağı varsa bağışlayıversin.” (Müslim, “Müsâkât”, 32);
“Sadaka on misli sevap veriliyorsa, borç vermeye onsekiz misli verilir.”;
“İki defa verilen borç, bir sadakaya denktir.” (İbn Mâce, “Sadaḳât”, 19).
Bununla birlikte mümkün olduğu ölçüler içinde borca girmekten kaçınmak gerekir. Hz. Peygamber’in, borçlu olarak ölen ve borcunu ödeyecek mal bırakmamış olanların cenaze namazını kendisinin kıldırmadığı, orada bulunan sahabeden birisinin kıldırmasını istediği nakledilir (Buhârî, “Ferâiz”, 15).
Ancak insanlar gündelik hayatta borç almaya ihtiyaç duyabilmektedirler. Buna da izin verilmiştir. Bu durumda borç alan kişinin ahlaklı davranması gerekir. Onun, zamanı geldiğinde şayet imkânı varsa ödemeyi ağırdan alması, oyalaması, savsaklaması, geciktirmesi sorumsuzluktur ve Hz. Peygamber tarafından zulüm olarak nitelendirilmiştir (Buhârî, “Havâlât”, 1-2). Böyle bir tutum alacaklının zararına olduğu gibi borç verme duygularını da körelteceğinden ihtiyaç sahiplerinin aleyhinedir ve birçok açıdan kul hakkına girmektir. Ancak borcunu ödeyemeyecek durumda olanlara da alacaklı tarafından süre tanınması, ödeme zamanının uzatılması hatta alacaktan vazgeçilmesi Kur’ân-ı Kerîm’in tavsiye ettiği faziletli bir davranıştır: “Darda olan kimseye eli genişleyinceye kadar süre verin. Ama alacağı bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır, bir bilseniz!” (Bakara suresi, 2:280).
Doğrusunu en iyi Allah bilir!