Evlilikte Güven Sorunu
Evliliğin temeli güven duygusuna dayanmaktadır. Güven yuvası olarak nitelendirilen evlilik birliklerinin özellikle güven duygusundan dolayı sarsıldığı gözlemlenmektedir. Sistemik aile danışmanı Yasemin Kumaş, evliliklerde yaşanan güven sorunu hakkında yazdı.
- AİLE
- 11 Aralık 2023
Yasemin Kumaş*
Güven, evlilik birliğinde kendimize ve eşimizin dürüstlüğüne olan inancımızı temsil eder. Böylece herhangi bir kaygı, kuşku ve tereddüt duymadan eşimize bağlanır ve inanırız. Güvendiğimiz kişiyle duygularımızı, düşüncelerimizi paylaşırız, çünkü güvenin olduğu yerde dürüstlük, yakınlık, sevgi, destek ve en önemlisi verilmiş sözler, taahhütler vardır.
EVLİLİKLERDE GÜVEN SORUNU
Fakat zaman zaman evliliklerde güven sorunu yaşanmaktadır. Bunu üç alt başlık hâlinde açıklayabiliriz: Bunlardan ilki eşin, erken çocukluk döneminde öğrendiği bağlanma modeliyle ilintilidir.
Yeni doğan bebeğin anneyle bağlanma modeli, hem bireyin ileride nasıl bir ilişki modelini yürüteceğini belirler, hem de aynı bireyin özgüvenini olumlu veya olumsuz temelden etkiler. Bu noktada güven, özgüveni temellendiren öge olarak karşımıza çıkar.
GÜVENLİ BAĞLANMANIN ÖNEMİ
Eğer birey bebeklik döneminde annesiyle veya bakım veren kişiyle güvenli bir bağlanma gerçekleştirebildiyse, bu davranış kalıplarını içselleştirecek ve hayatı boyunca kuracağı bütün ilişkilerde öğrendiği kalıplara göre davranmaya devam edecektir. Güvenli bağlanan bireyler hem sosyal hayatlarında hem de özel hayatlarında samimi ilişkiler kurabilme becerisine sahiptirler ve ilişkiyi sağlıklı sınırlar içerisinde, tatmin edici bir şekilde, kırmadan dökmeden yürütebilmeyi becerebilirler.
Güvensiz bağlanma durumunda kişi, eşi tarafından terk edileceğine, partnerinin gideceğine dair sürekli bir kaygı ve korku içerisindedir. Bu endişe her an zihnini meşgul eder durur ve sıklıkla ilişkide olduğu kişiyi test etme, zorlama ihtiyacı duyar.
Güvensiz bağlanmanın da kendi içerisinde türleri vardır. Bunlar şu şekildedir:
- Kaygılı bağlanma: Bu kişiler sürekli terk edileceklerine dair endişe duyan, diğer insanların, eşlerinin onları bırakıp gideceği yönünde kaygı hisseden ve eşlerini sürekli test eden, deneyen, “O beni terketmeden beni onu terkedeyim.” diyen bireylerdir.
- Kayıtsız bağlanma: İlişki içerisinde eşine tavrı “Olsan da olur olmasan da olur” tarzında, kendi hâlinde takılan, partnerine ihtiyaç duymayan, partneri günlerce konuşmasa tek kelime etme ihtiyacı duymayan kişilerdir. Bu kişilerde şizoid bir kişilik yapısı gözlemlenir.
- Karmaşık bağlanma: Eşiyle ilişkisinde denge kuramayan, gel gitlerle dolu, iki uçlu davranış kalıplarının hâkim olduğu bir bağlanma türüdür.
- Saplantılı bağlanma: Bu noktada annenin kucağından hiç inmeyen çocuğu örnek göstererek, ileride de partnerine, ilişkide olduğu kişilere bağımlı olan bir kişilik yapısı karşımıza çıkar.
KENDİ BAĞLANMA MODELİNİZE DE BAKIN
Siz, sık sık iş değiştiren, “O beni kovmadan ben istifa edeyim”, “O beni terk etmeden ben ondan ayrılayım” diyen birisiyseniz, yüksek ihtimalle güvensiz bağlanmışsınız. Uzman yardımı almalı ve erken çocukluk döneminde annenizin veya ilk bakım vereninizin hangi davranışlarının bugünkü ilişkinizde sizi hâlâ etkisi altında tuttuğunu keşfetmelisiniz.
Eşiniz ile alakalı sürekli “Bu ilişki bitecek mi, beni bırakacak mı, beni terk edecek mi?” diye düşünüyorsanız hatta zaman zaman partnerinizi bu konuda test ediyor ve terk edilip edilmeyeceğinizi görmeye çalışıyorsanız, sorun büyük olasılıkla partnerinizde değil, sizin bağlanma modelinizde.
Bağlanma modelinize dair farkındalık kazanmak ilişkiyi ve ilişkinizi zihninizde yeniden yapılandırma konusunda yardımcı olacaktır.
TRAVMALAR GÜVEN DUYGUSUNU ETKİLER
Evlilikte güven duygusunu etkileyen ikinci faktör de yaşanan ve atlatılamayan travmalardır. Örneğin aldatılan bir eşin ilişkiye bakış açısı olumsuz yönde etkilenecektir.
Üçüncü faktör ise karşımızdaki kişi gerçekten güvenilmez birisidir. Eşlerden biri sıkça ve çekinmeden yalana başvurmayı tercih ediyorsa, söz verip tutmuyorsa, bu tür davranışlar onun güvenilmez birisi olduğunu teyit eden davranışların başında gelir.
KUŞKULAR, KISKANÇLIKLAR VE KAVGALAR
Evlilikte eşlerden birisinde veya her ikisinde de yukarıda bahsettiğimiz güvensiz bağlanma modellerinden birisi mevcutsa, o ilişki sürekli kuşkularla, bunun sonucu ortaya çıkan kıskançlıklarla, akabinde sonu gelmeyen ancak çözümü de bulunamayan kavgalarla devam edecektir.
Kavgalar eşlerden biri bu duruma “Dur!” diyene kadar devam edebilir. Her iki tarafın da güvensiz bağlanmış olması durumunda çözüm arayışına girmemeleri veya girseler bile uygulama kısmında zorlanmaları ve işlevsiz, evliliği normal kabul ederek hayatlarını kaos içerisinde sürdürmeleri anlamına gelir.
Evlilikte güven yitirilmişse eşler birbirlerinin iyi olan yönlerinden ziyade eksikliklerine ve hatalarına daha fazla odaklanırlar. Çünkü içinden geçtikleri hatalar örüntüsü artık “Doğru yapabilir” teorisini zihinlerde neredeyse yok etmiştir. Örneğin aldatılan eş, “Bir kez aldattıysa hep aldatabilir” düşüncesini her türlü hataya uyarlayabilir.
GÜVEN SORUNU NE GİBİ HATALARA YOL AÇAR?
Evlilikte güven sorunu yaşayan tarafın öncelikle düşüncede hatalara ve ilişkiye dair bilişlerde hatalara düşme olasılığı yüksektir. Bu kişi hiç aldatılmamıştır ancak geçmiş yaşam deneyimlerinde aldatılmış bir anne-baba veya yakın bir tanıdık, arkadaş varsa kişi kendi ilişkisinde de bu aldatılmayı bekleyebilir. Bu kişilerde zihinsel çarpıtmalar görülmesi yüksek bir olasılıktır.
Güven sorunu yaşayan eş suçlayıcı, eleştirel veya ilgisiz olarak nitelediği eşine, aşırı düşkünlük veya aşırı uzaklık gibi tepkisel davranışlar ortaya koyabilir. Bu kişiler sürekli partnerini kontrol etme, davranışlarını sorgulama, tartışma konularını uzatma ve eninde sonunda güveninin kırıldığı konuya getirip dayatma, sürekli sevildiğine, terkedilmeyeceğine, aldatılmayacağına dair onay alma gibi zorlayıcı davranışlar sergileyebilirler.
GÜVEN SORUNU NASIL AŞILIR?
Evlilikte güven sorununu aşabilmek için, öncelikle bireylerin kendilerine dair farkındalıkları ilk sırada gelmektedir. Güvensizliğin kaynağının kim veya ne olduğunu keşfetmek, “Ben genel anlamda güven problemi yaşayan birisiyim.” diyerek kendisini keşfetmek ve varolan kendisini kabul etmek bir farkındalıktır. Kendini bilmek kabulü gerektirir, kendini varolan hâliyle kabul eden eş, problemi genele yaymaz ve kendini “iyileştirmeye” hazırdır.
Hiç bir sorun sonsuz ve çözümsüz değildir! Siz düzeltmeyi isteyin yeter ki!,
Yasemin Kumaş*
Psikolojik Danışman/Sistemik Aile Danışmanı