Peygamber Efendimiz Nasıl Giyinirdi?

Peygamber Efendimiz Nasıl Giyinirdi?

İnsan hayatında yeme-içme ne kadar önemli bir ihtiyaç ise giyinmek ve toplum içinde güzel bir görünüme sahip olmak da son derece önemlidir. Bedenimiz ancak giyim-kuşam ile korunur ve güzelliğini kemâle erdirir.

Fatma Yılkın

Kıyafet insan hayatında her zaman önemli bir yer tutmuştur. Belki de her birimizin alışveriş listesinin başında kıyafet için yapılan harcamalar vardır. Kıyafetin önemini ve toplum içerisindeki karşılığını “İnsanlar kıyafetiyle karşılanır, ilmiyle ağırlanır, ahlakıyla uğurlanır.” sözünden de anlıyoruz. Zira tertipli, düzenli bir kıyafetle bir topluluğa giren ve ikram gören kişi, düzensiz ve pis bir kıyafetle geldiğinde aynı şekilde karşılanmayacaktır. 

Her ne kadar bir topluluk için tertipli, düzenli gelen kişi veya konuşmacı ile alakalı ilk etapta olumlu bir intiba oluşsa da kıyafetin ve dış görünüşün kişiye temin edeceği itibar geçicidir.

EFENDİMİZ (S.A.V) EN İYİ ÖRNEK

Kıyafet veya dış görünüş ile alakalı bu durum bugün ne kadar önemliyse, asırlar öncesinde de aynı şekilde önem taşıyordu. Her konuda olduğu gibi burada da yine Hz. Peygamber bizim için en iyi örnektir. Efendimiz (s.a.v.) giyim ve kuşamı etkili bir şekilde kullanmış, güzel giyinmesiyle içinde yaşadığı toplumda iyi bir izlenim bırakmıştır. Zira insanların beden dilini tamamlayan en önemli unsurlardan biri de şüphesiz kıyafettir. Bir toplulukta veya davette seçilen kıyafet, kişinin zevkini ve tutumunu yansıttığı gibi aynı zamanda o topluluğa veya hedef kitleye ne kadar değer verildiğini de göstermektedir. 

GİYİMDE SADELİK

Efendimiz (s.a.v.), kıyafetinin temiz ve düzenli olmasına dikkat etmiş, ancak dikkat çekecek derecede lüks veya eski olmamasına özen göstermiştir. Giyimde takip edilmesi gereken yolu da “Giyimde sadelik imandandır.” buyurarak göstermiş ve giyim-kuşam konusunda üstünlük taslama gibi davranışları hoş görmediğini bildirmiştir. 

Hz. Peygamber genel olarak çeşitli renkte elbise giyinmiş olsa da daha çok beyaz renkli elbiseleri tercih ettiği bildirilmiştir. Kıyafetinin temiz ve sağlam olmasına özellikle dikkat etmiş olan Efendimiz (s.a.v.), yün, keten ve pamuklu giysiler giymiş, fakat ipek kumaştan yapılmış elbiseleri kullanmamıştır. Kıyafet giyinmenin esas gayesi, vücudu uygun şekilde örtmesi ve nezih bir görünüm kazanmasıdır. Efendimiz de yeni elbiseler giyindiği zaman şöyle dua etmiştir: “Avret yerimi örttüğüm ve hayatında kendisiyle güzel göründüğüm bu elbiseyi bana giydiren Allah’a hamd olsun.”

İPEK KIYAFET KABUL ETMEMİŞTİR!

Hz. Ömer (r.a.) satılan ipek bir kıyafet görerek Resûlullah’a getirmiş, “Ya Resûlallah bu elbiseyi al. Cuma günlerinde ve sana elçi geldiğinde giyin.” demiş. Efendimiz (s.a.v.) ise, “Bunu ahiretten nasibi olmayanlar giyer.” diyerek kabul etmemiştir. Efendimiz (s.a.v.)’in özel günlerde iki parçadan oluşan bir kıyafet giydiği İbn Sa’d tarafından bildirilmektedir. Hırkası Yemen, alt kısma giyilen izârı da Amman işi olan bu kıyafeti, Hz. Peygamber (s.a.v.) cuma günleri ve bayramlarda giydiği ve sonrasında kaldırdığı rivayet edilmektedir. Efendimizin mübarek günlere verdiği önemi şu hadisten de anlayabiliyoruz, “Bulabilen bir kimse, iş elbisesinden hariç olmak üzere cuma günü için bir elbise tahsis etse ne zararı olur?”

EFENDİMİZ’İN SAÇI-SAKALI 

Efendimiz (s.a.v.)’in kıyafetine verdiği önemi saçı ve sakalı konusunda da görüyoruz. Resûlullah bazen kulaklarının hizasına bazen de omuzlarına kadar dökülen saçlarını ve sakalını hiçbir zaman dağınık bırakmamış, bunu ümmeti için de hoş görmemiştir. Başına takke taktığı, hatta sarık sararak ucunu arkadan kürek kemikleri arasında sarkıttığı da kaynaklarda yer almaktadır. 

Bu konularda ne kadar hassas olduğunu hadislerden görmekteyiz. Bir gün Hz. Peygamber mescitteyken saçı sakalı dağınık bir adam gelir. Efendimiz ona eliyle “çık” şeklinde işaret yapar. O kişi saçını ve sakalını düzelttikten sonra yine döner. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurmuş, “Sizden birinin şeytana benzer bir şekilde saçı dağınık gelmesinden, böyle düzgün gelmesi daha hayırlı değil midir?”

DİŞ BAKIMI

Efendimiz (s.a.v.) yemeklerden sonra ellerini ve ağzını yıkar, dişlerini misvaklar, çevresindekilere de diş temizliğini tavsiye ederdi. Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Şayet ümmetime zor geleceğinden endişe etmeseydim, her abdest alışlarında onlara misvak kullanmalarını/dişlerini fırçalamalarını emrederdim.”

“TEMİZLİK İMANIN YARISIDIR”

Allah Resûlu kılık-kıyafetine, saçından sakalına, diş temizliğine kadar yani kısaca tepeden tırnağa temizliğe ve düzene dikkat etmiş ve “Temizlik imanın yarısıdır.” buyurmuştur. Efendimiz yaşamı boyunca temizliğin önemi ve gerekliliği üzerinde ısrarla durmuş ve temizlik bazı ibadetler için ön şart sayılmıştır. Buradan hareketle, İslam dininin insan hayatını maddi ve manevi yönleriyle bir bütün hâlinde ele almasının ve bu hayatı düzene koymada bireye yardımcı olmasının doğal bir sonucudur.