Akciğerde Lenfoma Kaynaklı Sıvı Birikmesi

Akciğerde Lenfoma Kaynaklı Sıvı Birikmesi

@camiahaber

Bazı hastalıklar sonucunda vücudumuzda bulunan plevral aralıkta sıvı birikmesi sonucu akciğerlere baskı oluşur, buna plevral efüzyon denir. Dahiliye ve Onkoloji uzmanı Elif Cermen Erdoğmuş lenfoma kaynaklı plevral efüzyon hakkında Camia Haber’e konuştu.

Elif hanım, öncelikle lenfoma tipleri hakkında bilgi verebilir misiniz? 

Lenfoma bağışıklık sistemine ait lenfositlerin kontrolsüz bir şekilde ve bozularak çoğalmasıyla oluşur. Temel olarak lenfomayı iki farklı alt türe ayırabiliriz. Bunlar Hodgkin Lenfoma ve Hodgkin dışı, yani Non-Hodgkin Lenfoma’dır. 

Lenfomalar en çok lenf düğümlerinde ortaya çıktıkları gibi, lenfatik sisteme ait veya ait olmayan bazı organlarda da ortaya çıkabilirler; örneğin dalak veya plevra tutulumu söz konusu olabilir. Lenfomalarda metastazdan söz edilmez, metastaz kelimesi yanlış bir ifade olur, organ tutulumundan bahsedilir. Lenfomaların bazıları agresif, bazıları ise indolent yani yavaş seyirlidir. 

Non-Hodgkin Lenfoma türleri arasında foliküler lenfoma, marjinal zone lenfoma, mantel hücreli lenfoma, diffüz büyük B hücreli lenfoma gibi türleri sayabiliriz. Örneğin son bahsettiğim diffüz büyük B hücreli lenfoma türü bu türler içerisinde agresif gruba girer. Ama agresif kelimesi bizi korkutmasın çünkü aynı zamanda tedaviye de çok çabuk cevap verebilen ve vücuttan tamamen atılabilen bir türdür.

Diğer kanserler arasında tabiri uygunsa lenfomalar küratif tedavisi mümkün olduğu için yani iyileşebildikleri için en “iyisi” diyebiliriz. Kanserin tabi iyisi olmaz ama eğer kıyaslayacak olursak böyle düşünebiliriz. Tedavi sırasında elbetteki yan etkiler olabilir, komplikasyonlar gelişebilir. Bunları tedavinin bir parçası olarak değerlendirmek gerekir. Bu süreç tabi zor ama Allah’ın izniye atlatılabilecek bir süreç.

Bu türün tedavisi nasıl oluyor?

Genelde 6 kez kemoterapi immünoterapi ile birlikte kombine edilip verilir. Öyle bir şey ki, anahtar kilit gibi düşünün, sanki mıknatıs girmiş gibi vücuda, lenfoma hücrelerini çeker, kendisine bağlar ve yok eder. Özellikle kemoterapinin ilk alındığı dönemde hızlı bir şekilde tümör hücrelerinde yıkım olur ve bunlar böbrekten atılır. Hatta bazen bu ölmüş hücre yoğunluğu böbrekleri tıkayabilir. Buna tümör lizis sendromu denir. O yüzden hastalara bol miktarda su içmeleri tavsiye edilir ya da damar yolu ile sıvı takviyesi yapılır.

Genellikle ilk kür kemoterapi hastanede uygulanır. Hastanın durumuna göre sonrasında donanımlı bir onkoloji merkezinde tedaviye devam edilebilir. Yukarıda bahsettiğimiz lenfoma türünde R-CHOP denilen kemoterapi ve immünoterapi uygulanır. Bazen iki bazen de ileri yaşlarda üç hafta arayla uygulanır. Kür aralarında vücudun toparlanması beklenir. Bu esnada hastanın vücudunun ilaca nasıl tepki verdiğine bakılır. İlacın dozu fazla geliyor ise doz düşürülüp verilebilir. İleri yaşlarda hastalara R-mini-CHOP şeklinde de uygulanabilir. Her vücut farklı, ilacı vermeden vücudun nasıl tepki vereceğini bilmiyorsunuz. Yürüyen, aklı başında bir hasta ise ve çok fazla başka rahatsızlıkları yoksa, kalp rahatsızlığı gibi o zaman normal dozda ilaç uygulanır. Bu da hastalığın tamamen vücuttan silinmesi için büyük önem taşır. 

Peki, lenfoma kaynaklı akciğerde sıvı birikmesi neden olur? 

Kombine edilmiş immünoterapinin ardından tümör hücreleri hızlı bir şekilde öldüğü için hücreler kendi içlerinde bulunan sıvıyı dışarı atarlar. Tümör lizis sendromunda olduğu gibi, bu durum birikme yapabilir. Elektrolitlerin dengesinin bozulması ya da vücuttaki düşük protein miktarı da sıvı birikmesini tetikleyebilir.

Kalp yetmezliği olan veya kemoterapi kaynaklı kalp yetmezliği gelişen hastalarda, kemoterapi esnasındaki fazla sıvı yüklenmesi sebebiyle de sıvı birikmesi olabilir. Normalde vücutta biriken sıvı böbrekler yoluyla atılır ama böbrekleri birer filtre olarak düşünürsek, filtrenin tıkanması yada yavaş çalışması da buna sebep olabilir. 

En önemlisi de eğer lenfomada plevra zarı tutulumu var ise “lenfoma kaynaklı” fazla sıvı üretimi söz konusudur. Vücut tedaviye cevap verdikçe ve bu sıvıyı üreten lenfoma hücreleri de zamanla öldükçe artık sıvı üretilmemeye başlayacaktır. Bu durum bazen uzun sürüp, ilk kemoterapiden sonra hemen olmayabilir, birkaç kür sürebilir. Ama bu süreçte eğer plevra sıvısı ileri derecede nefes darlığına sebep oluyorsa hastayı rahatlatmak için geçici olarak sıvı çekilebilir. Plevra sıvısının zamanla artık üretilmeyişi ise lenfomanın vücuttan yok olmaya başladığının ve tedavinin olumlu sonuç verdiğinin bir işareti olarak görebiliriz.

Bu sebeple hastalar ve hasta yakınları sıvı birikmesi durumunda hemen olumsuz düşünmesinler, bu durum ya tedavinin bir parçasıdır, genellikle baş edilebilecek bir yan etkidir, yada lenfoma kaynaklıdır, geçecek bir durumdur.

Orada biriken su vücuttan nasıl atılıyor?

Su az miktarda olduğunda su atıcılar ağız yoluyla yada damar yoluyla verilir. Ama çok miktarda ise ve akciğere baskı yapıp nefes darlığı yapıyorsa, bu sıvının çekilmesi gerekir. Bu işlem lokal anestezi ile kolayca yapılır. Bir kerede günde en fazla 1,5 litre su çekilebilir. Su miktarı çok yüksek olduğu durumlarda dren takılır. Günlük en fazla 1,5 litre sıvı çekilebileceği için, sıvı eğer fazla ise birkaç gün üst üste dren üzerinden boşaltılır. Bu çekilen sıvı incelemeye gönderilir. İçinde lenfoma hücreleri var mı, yok mu bakılır. Neticeye ve belli kriterlere göre iyi huylu (örneğin kalp yetmezliği kaynaklı olursa) ve malign yani kötü su olarak sınıflandırılır (yani lenfoma kaynaklı su). Bu kötü huylu sıvı birikmesi diğer kanser türlerinde de gelişebilir. Hatta bazen bu sıvı iltihaplanabilir. Sıvının ph değerinden içindeki bakteri varlığı tespit edilir ve tedavi gerektirir.

Sıvı birikmesi plevra zarında olduğu gibi karın boşluğunda da olabilir. Az önce bahsettiğim sıvı çekme işlemlerinde sıvının bulunduğu yere göre organlarda zedelenmeler gerçekleşebilir. Örneğin dalakta kanama olabilir. Dalak öyle bir organ ki, hem kendi içinde çok kan var hem de etrafında çok fazla damar bulunur. Dalağa alınan darbeler de o yüzden tehlike arz eder. Plevral sıvı çekme esnasında daha çok akciğerin zedelenmesi durumu görülür. Bu da özel bir drenaj takılarak tedavi edilebilir. 

Donanımlı hastanelerde uzman hekimler tarafından dikkatlice gerçekleştirilen bu işlemlerde komplikasyon gelişme ihtimali düşüktür. Bu sebeple hastaların ve hasta yakınlarının paniğe kapılmadan, sakinlikle tedavi süreçlerini geçirmelerini ve bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını diliyorum.